Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin, geçtiğimiz günlerde Atatürk Caddesi üzerinde bulunan bir kaçak yapıyı mühürleyerek, yasal işlem başlatma kararı aldı. Bu adım, yalnızca Seyhan ilçesinin değil, tüm Adana’nın kaçak yapılaşma ve imar sorunlarıyla ilgili önemli bir dönüm noktası olabilir. Oya Tekin’in bu tavrı, geçmişte göz yumulmuş olan kaçak yapılara karşı atılmış cesur bir adım olarak alkışlanması gereken bir davranış olarak öne çıkıyor.
Adana’daki Kaçak Yapılaşma Sorunu: Geçmişte Ne Olmuştu?
Adana, özellikle son yıllarda, imar planlarına ve yapılaşma kurallarına aykırı inşa edilen kaçak binaların artışıyla dikkat çekiyor. Şehirdeki pek çok kaçak yapı, hem çevreye hem de şehir estetiğine zarar verirken, en büyük sorunlardan biri de bu yapıların yetkili merciler tarafından denetlenmemesi ve bazen adeta himaye edilmesiydi. Özellikle kent merkezindeki Atatürk Caddesi gibi stratejik alanlarda, yüksek katlı ve izinsiz yapılara göz yumulmuş, yıkım kararlarına rağmen bu binalar hala ayakta kalmıştı. Bu durum, hem yerel yönetimlerin hem de geçmiş belediye başkanlarının, kaçak yapılara karşı gereken tutumu gösteremediğini açıkça ortaya koyuyordu.
Atatürk Caddesi üzerinde yer alan 19-20 katlı kaçak bina örneği, Adana’daki imar sorunlarının simgesi haline gelmişti. Yıkım kararları alınmış olmasına rağmen, bu binalar yıllarca yıkılmamış ve yasal denetimlerden kaçmayı başarmıştı. Bu durum, hem kamu güvenliği açısından ciddi tehditler yaratırken hem de kentteki adalet duygusunu zedelemişti.
Oya Tekin’in Cesur Adımı: Kaçak Yapılara Karşı Net Duruş
Oya Tekin’in Atatürk Caddesi’ndeki kaçak yapıyı mühürleyip yasal işlemler başlatması, Adana’da uzun bir süredir gözlemlenen kaçak yapılaşma sorununa karşı atılmış önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Tekin, geçmişte kaçak yapılaşmanın göz ardı edilmesine karşı net bir duruş sergileyerek, bu yapıları engellemeye yönelik güçlü bir mesaj verdi. Bu hareket, sadece Seyhan ilçesi için değil, tüm Adana için örnek teşkil edebilecek bir tavır.
Tekin’in bu tutumu, önceki yönetimlerin aksine, kaçağa göz yummamak gerektiğini ve bu tür yapıların hukuk çerçevesinde derhal müdahaleye alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bir belediye başkanının, şehrin çehresini değiştiren kaçak yapılarla mücadele etmesi, halkın güvenliği, çevre düzeni ve estetik açıdan oldukça büyük bir öneme sahiptir.
Adana’nın Geleceği İçin Umut Verici Bir Adım
Oya Tekin’in kaçak yapılaşma konusundaki tavrı, Adana’nın geleceği açısından umut verici bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Adana’da yıllardır süregelen kaçak yapılaşma sorunu, sadece şehir estetiğini değil, aynı zamanda halk sağlığını ve güvenliğini tehdit eden bir boyuta ulaşmıştı. Belediyelerin ve yerel yönetimlerin bu tür yapılara karşı gösterdiği tavırsızlık, bu sorunun çözülmesini engelliyordu. Oya Tekin’in, Cumhuriyet Savcılığı’na başvurması ve süreci yasal zemin üzerinde başlatması, hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde önemli bir adımdır.
Tekin’in bu duruşu, sadece Seyhan ilçesinin değil, tüm Adana’nın imar ve şehirleşme politikalarında yeni bir sayfa açabilir. Eğer bu yaklaşım yerel yönetimlerin diğer alanlarına da yansırsa, Adana’nın kaçak yapılaşma ve plansız büyüme sorunları kısa vadede çözüme kavuşturulabilir. Tekin’in bu adımı, yerel yönetimlerin halkın çıkarlarını ön planda tutarak, şehrin geleceği için daha sağlıklı, düzenli ve güvenli bir yapıya kavuşmasını sağlayabilir.
Adana İçin Yeni Bir Dönem Başlayabilir
Oya Tekin’in kaçak yapıları mühürleyerek başlattığı yasal işlemler, Adana siyasetinde ve yerel yönetim anlayışında önemli bir kırılma noktası olabilir. Geçmişte göz yumulmuş kaçak yapılara karşı atılan bu adım, şehrin geleceği için olumlu sonuçlar doğurabilir. Adana’daki diğer belediyelerin ve yöneticilerin, Tekin’in cesur adımından ilham alarak benzer tavırlar sergilemesi, şehri daha yaşanabilir ve düzenli bir hale getirebilir. Bu sayede, Adana hem fiziksel hem de toplumsal anlamda daha güvenli bir şehir haline gelebilir.
**
Mevlüt Abinin Not defteri
Müjde Yağmuru: Şemsiye Açan Yanıyor!
Yine bir sabah, kahvemi alıp haber sitelerinde geziniyorum. Manşetler bağırıyor: "Tarihi Müjde! Ev Kadınlarına Emeklilik Hakkı!" Bir an düşündüm, “Acaba geçmişi bugüne mi taşıdılar, yoksa bugünü geçmişe mi gönderdiler?” Çünkü bu müjde bana tanıdık geldi. Hani şu 90’larda filan vardı ya… Hükümet ev kadınlarına prim ödeyip Bağ-Kur’dan emekli ediyordu. Hani o eski Türkiye’nin icatlarından biri. Ama şimdi yandaş medya öyle bir anlatıyor ki, sanki sabah mutfakta kahvaltı hazırlarken kadınlara SGK kartı dağıtılıyor, yanında da bir Cumhurbaşkanlığı rozeti!
Yandaş medyada müjdeler bitmiyor. Geçen hafta “bir ilke daha imza atıldı” diye duyurdukları şey, belediyelerin yıllardır yaptığı asfalt çalışmasıydı. Asfalt bile utanıp geri çekildi.
Şimdi de ev kadınlarına emeklilik... Proje hazırlanıyormuş. Henüz yasa yok, uygulama yok, yürürlük yok, ama manşet var! Gazetecilikte buna “hayal gücü genişliği” denir. Bunlar her sabah Photoshop’la emekli kartı çizip, üzerine “ilk defa oluyor” yazıyor.
Düşünsenize, bir sabah kalkıyoruz, manşet şöyle: “Türkiye’de ilk defa, nefes alma hakkı verildi!” Altında küçük puntoda: “Kanun tasarısı hazırlanıyor, belki hazırlanır, hazırlanmasa da olur.”
Ev kadınlarının emekliliği elbette önemli bir konu. Ama müjde diye yıllar önceki uygulamayı yeniden ısıtıp mikro dalga haber diye sunmak, biraz da halkla alay gibi. Müjde dediğin sıcak olur, içi dolu olur, biraz da gerçek olur.Bu müjdeler ise tencere kapağını kaldırınca altı boş çıkan pilav gibi.
Velhasıl, biz yine "müjde" deyince önce bir tarihçesine bakıyoruz.Çünkü bu ülkede müjdeler ya eski ya da eksik çıkıyor.Ama moralimizi bozmuyoruz. En azından bu haberlerle sabah kahvemizi boğazımıza kaçırmadan gülerek içiyoruz.