Gazetemizin dünkü manşetinde okumuşsunuzdur, Adana’da bir çok firmanın gıda ürünleri sağlığa aykırı sahte ya da taklit ve tağşiş (içine başka madde konulmuş, karıştırılmış ürün) ürünler çıkmış.
Çukurova Barış’ın “Adana’da 9 firma eşek eti satıyormuş!” başlığıyla okuyucularına duyurduğu haber son derece önemli bir haber..
Hepimizi yakından ilgilendiriyor..
Çünkü, ortada insan sağlığı söz konusu..
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yurt genelinse insan sağlığına zararlı taklit ve tağşiş ürünler satanların tam listesi bulunmakta.
İsteyen herkes, duyarlı yurttaşlarımız https://guvenilirgida.tarimorman.gov.tr/gkd internet adresine girerek, insan sağlığıyla oynayanların tam listesinin görebilir, çevrelerinde bu tür ürünler satan var mı, kimler satmış öğrenebilirler..
Adanalıları yakından ilgilendiren bu tür ürünlerin başında et ve et ürünleri geliyor..
Malum kebabı çok seven, sabah kahvaltısında ciğer kebabı yiyen bir kentin mensuplarıyız..
Adana kebabı, kuşbaşı ve et sucuğu vazgeçemediğimiz yemeklerimiz..
Tarım Bakanlığı’nın listesine göre et ürünlerinde bie koyun ve dana etinin yanında tek tırnaklı et yedirmişler..
Bizim gazetede Bakanlığa dayanarak Adana’da dokuz firmanın eşek eti sattığını haberleştirdi..
Ancak, gerçekten koyun ve dana eti diye eşek eti mi yedik?..
Orası biraz karışık..
Çünkü, Tarım Bakanlığı’nın “tek tırnaklı” diye tek bir kategoride değerlendirdiği tek tırnaklı etler at, eşek ve domuz etleridir..
Bakanlık üçüne birden tek tırnaklı deyip geçiyor..
Tek tırnaklı hayvanlar grubundaki at ayrı, eşek ayrı, domuz ayrı hayvanlardır..
Özellikle ülkemizde domuz eti yenmez..
Bırakın yemeyi ya da atmayı, çiftliğinizde domuz besleseniz, komşularınız ayağa kalkar, şikayet üzerine yetkililer gelip çiftliğinizi mühürlerler..
Bakanlık yıllar önce bu tür listeler yayınladığında “tek tırnaklı et” edikten sonra at eti mi, eşek eti mi, yoksa domuz etimi olduğunu açıklardı..
Sonraları nedense bu uygulamayı kaldırdı, tümüne birden “tek tırnaklı eti tespiti” diyor çıkıyor..
Yani, bakanlık bile isteye insanların ne eti yediğinin saklıyor..
Bireyler olarak koyun ya da dana eti yerine hangi ek tırnaklı hayvanını etini tükettiğini yedikten günler sonra da olsa Bakanlık açıklamasından öğrenemiyoruz..
Bakanlık açıklamasındaki “tek Tırnaklı Eti Tespiti” kaydına bakarak at eti ya da eşek eti yediğimizi düşünürken, domuz eti yemiş de olabiliriz..
Biliyorsunuz domuz eti Yahudilikte Müslümanlıkta tüketilmesi yasak, haram olan bir et..
Bakanlık “tek tırnaklı” tanımıyla üç hayvandan hangisinin eti olduğunu sakladığı için, o eti tüketen Yahudi veya Müslüman farkında lamdan günah işlemiş de oluyor..
“Günahı bakanlığın boynuna” deyip kurtulmak da olası değil..
Hıristiyanların papaza gidip günah çıkarması gibi bir fırsatı da yok..
Bu tür listelerde tek tırnaklının domuz olduğunu belirtmeyi kaldıran dindar partinin dindar tarım bakanları yüzünden yandı keten helva!..
Tarın Bakanlığı’nın listesinden koyun ve dana etine tek tırnaklı etinin karıştıranların adlarını ve ticaret unvanlarını iyi ezberleyin..
Tesadüfen de olsa. O yerlere oturup kebap söylediğinizde acaba şimdi ben ne eti yiyeceğim diyerek düşünme, belki de siparişi iptal edip başka bir yerde kebap keyfi yaşamayı yeğlersiniz…
Ya da karnınızı doyurduktan sonra, şimdi biz ne yedik diye arpacı kumruları gibi düşünürsünüz…
Et de durum böyle de yağda nasıl diyeceksiniz..
Onun da etten farkı yok..
Zeytinciliğin ve zeytinyağının merkezlerinden Aydın’da neredeyse zeytinyağına başka yağ karıştırmayan kalmamış..
Sanki, karıştırmayanı dövüyorlarmış gibi bir durum var..
Hakiki sızma zeytinyağını olduğunu düşünüp marketlerden avuç dolusu patra ödeyip aldığınız sızma yağlar meğer sızma yağ değilmiş..
Kiminde daha düşük kalitede zeytinyağı karıştırmışlar, büyük kısmında da Ayçiçek, pamuk, fındık gibi farklı tohum yağlarından eklemişler sonra da bizlere hakiki sızma yağ diye satmışlar…
Tasarruf tedbirleri nerede?
Siyasal iktidar, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle tasarruf genelgesi yayınlamıştı..
Genelgeye göre, tüm kurumlar kemer sıkacak, tasarruf yapacaklardı..
Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi tasarrufun genelgesinin dışında tutulmuştu..
Ne de olsa itibardan tasarruf olmazdı..
Hadi onu kabul edelim ama, tasarruf genelgesinin takılmadığı bir çok icraata da tanık oluyoruz..
Örneğin İzmir’in kurtuluş GÜNÜ olan 9 Eylül’de “Solotürk” tasarruf genelgesi gerekçe gösterilerek havalanmasına izin verilmemişti..
Gel gelelim Adana’da son günlerde tasarruf genelgesinin dikkate alınmadığı uygulamaları görüyoruz..
Örneği AK Parti’nin yirmiiki yıllık iktidarında, hükümetin desteğiyle kamu çalışanların arasında en örgütlü konfederasyon haline gelen memur sendikaları konfederasyonun sağlık çalışanları arasında örgütlü sendikası bir piknik düzenledi..
En çok kayırılan memur sendikalarından biri olan sendikanın piknik etkinliğinin sponsoru, Cumhur İttifakı’nın Adana’nın merkez ilçelerindeki tek belediyesi üstlendi..
Sendika başkanı da o belediyede ve başkanına yayınladığı “haber bülteni”nde adlarını vere vere teşekkür etti.
O belediye başkanına ve kentin en yetkili kamu yöneticisi olan sayın Adana Valisine sormak gerek: Bir belediyenin, hepsi devletten maaşlı memurların sendikasının pikniğine bir belediyenin sponsor olması, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından açıklanan tasarruf genelgesi kapsamına girmiyor mu?
Giriyorsa, söz konusu sendika ve belediyenin diğer kurum ve kuruluşlardan ayrıcalığı nedir?.
Üç gündür de, siyasal erkin havalimanını kapattığı Adana’nın ağzına bir parmak çaldığı bir festivaldeki harcamalar var bir de..
2 Ekim’de başlayan festival öncesinde uçaklar, iha’lar defalarca prova uçuşları yaptılar..
Festival başladıktan sonra da prova uçuşların yerinin gerçek uçuşlar aldı.
Bu uçuşlar arasında, tasarruf genelgesi gereğince 9 Eylül’de İzmir semalarında uçmasına izin verilmeyen “Solotürk” de vardı..
Her gün saatlerce Adana halkını çıkardığı gürültüyle rahatsız eden bu uçuşlarda, havalanan her araç su değil yakıt yaktı..
Elbette her uçuşta yakılan yakıtların bir de ekonomik bedeli vardır..
Bu bedelin de dolması için tasarruf genelgesi çıkarılan kamu bütçesinden karşılanmaktadır..
Adanalılar olarak, elimizden alınıp Mersin’e kaçırılan havalimanımız nedeniyle ağzımıza çalınan bir parmak bal olan Teknofest’in Türk halkın kaç milyon liralara mal olduğunu öğrenmek istiyoruz..
Bakalım havalimanınız kaça gitmiş Mersin’e…
Okulda olması gerekenler festivalde
TEKNOFEST 2024’ün açıldığı andan itibaren garip bir durum var..
Okulda olması gereken öğrenciler, ders saatlerinde topla halde festival alanındalar..
Sadece üniversiteliler değil elbette, liseli, ortaokulu ve ilkokullu öğrencilerde cumbur cemaat festival alanına götürülmüşler..
Görüntülere bakınca, insan ister istemez, çocukların festivale katılım yüksek görünsün diye talimatla götürüldükleri fikrin kapılıyor..
Öyle olmasa, yüzlerce çocuk okul üniformalarıyla festival alanına gelmezlerdi..
Çocukları festival alanına dolduran okul müdürleri, öğretmenler, keşke asli görevlerinin yapsalar ve Türk ulusunun geleceği olan çocukların derslerinden geri kalmamalarını sağlasalardı.
Meslekleri açısından daha doğru iş yapmış olurlardı..