Tarsus bilindiği üzere Adana ile birlikte Çukurova’nın kadim kentlerindendir.
Milattan önceki dönemlerde zaman zaman bölgenin başkentliğini de üstlenmiş önemli bir kent..
Sekiz bin yıllık geçmişiyle tarihin kadim kenti olan Tarsus, günümüzde, 1924 yılında il olmuş Mersin’e bağlı bir ilçe konumundadır..
Bürokrasi deyimiyle adeta tenzil-i rütbeye uğramıştır.
Tarsus, bugünkü ekonomik ve toplumsal konumuyla yeniden il olmayı hak ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, nüfus yoğunluğu, ekonomik, toplumsal ve demografik yapılarıyla dikkati çeken Tarsus, çoktandır “ben il olmayı hak ediyorum” diye haykırıyor..
Tarsus, bazı mevcut illerden daha kalabalık, daha büyük ekonomiye sahip bir kent olarak il statüye zaman geçirilmeden alınması yerinde bir karar olacaktır..
Bilindiği üzere, bir ilçenin il olabilmesi için sekiz temel ölçütü karşılaması gerekiyor:
- Nüfus: En az 100 bin nüfusa sahip olmak.
- Uzaklık: İl merkezine en az 30 kilometre uzaklıkta bulunmak.
- Şehirleşme Düzeyi: Belirli bir şehirleşme düzeyine ulaşmış olmak.
- Ulaşım: Yeterli ulaşım imkanlarına sahip olmak.
- Hinterland: Geniş bir hinterlanda (etki alanına) sahip olmak.
- Ekonomik Çeşitlilik: Ekonomik olarak çeşitlilik göstermek.
- Eğitim Düzeyi: Yüksek bir eğitim düzeyine sahip olmak
- Sosyal Altyapı: Gelişmiş sosyal altyapı ve hizmetlere sahip olmak.
Ölçüt en az yüz bin nüfus, Tarsus ise resmi TÜİK verilerine göre 31 Aralık 2023 sonu itibariyle 353 bin 469 nüfusa sahip. Yani, il olma koşulunu 3,5’a katlamıştı.
İl olmak için o ilçenin bağlı olduğu il merkezine en az otuz kilometre uzakta bulunma koşulunu da Mersin’e 49,2 kilometre uzaklıkta olmasıyla sağlamaktadır.
Nazım imar planı olan bir kent olarak da belirli bir şehirleşme düzeyine ulaşmış olmak koşulunu oluşturan şehirleşme düzeyini de karşılamaktadır.
Ankara ve İstanbul’a, Konya üzerinden Ege bölgesine, Antalya’ya, Adana yönünden güneydoğu ve doğu bölgesindeki illere bağlanan, otoyollar, demiryolu, havalimanıyla yeterli ulaşım olanaklarına sahip olma koşulunu da sağlamıştır.
Geniş hinterlandı; tarımı, sanayisi, devasa fabrikalarıyla, organize sanayi bölgesiyle, demiryolları lojistik merkezi, Çukurova Havalimanı, ihracat ve ithalatıyla hinterland (etki alanı) ve ekonomik çeşitlilik koşullarını fazlasıyla karşılamıştır.
Anaokulundan üniversiteye her aşamadaki eğitim kurumları, eğitim düzeyi çok yüksek yurttaşlara, gelişmiş sosyal altyapı ve hizmetlere sahip bir kent olarak, Tarsus yeniden il statüsüne geçmeye tümüyle hazırdır.
Tarsus’un il olması yolunda harekete geçmek, girişimde bulunmak öncelikle Tarsuslu siyasetçiler CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ve İyi Parti Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’a düşmektedir.
Başarır ve Kocamaz, Tarsus’un dinamiklerinin harekete geçirmek ve Ankara nezdinde girişimlerde bulunmaya önderlik yapmalıdırlar..
Bir Tarsus evladı olarak boyunlarının borcudur…
Yosunları yok etmeyin köprüyü tamamlayın
TCDD, aylardır Seyhan Nehri üzerinde hızlı tren hattı için başladığı köprüye bir türlü bitiremedi..
Bırakın köprünün tamamlanmasını, köprünün ayakları bile yerine konulmadı..
Köprünün ayaklarının nehir yatağına yerleştirilmesi için aylar önce Seyhan Nehrine su akışı durduruldu..
Artık neredeyse su özelliğini yitirmiş az miktardaki sular nehir içinde küçük küçük göletler oluşturdu..
Oksijenini yitirmiş, neredeyse bataklığa dönüşecek duruma gelmiş az miktarda su, nehirdeki canlıların varlığını da tehdit ediyor..
Balıklar, o oksijenini yitirmiş su göletçiklerinde yaşamaya çalışıyor..
Algler, bakteriler, yosunlar hepsi TCDD köprüsünün inşaatı nedeniyle su akışının durdurulmasından olumsuz etkilendi.
Suların çekildiği yerlerde yosunlar görünür oldu, güneşle temas nedeniyle nehirde rengarenk görüntü oluşturdu..
Nehirlerdeki canlı popülasyonu besin zincirinin birer değerli halkalarıdır..
Bakterisinden algına yosunundan balığına hepsi son zinciri insan olan besin zincirinin birer ögeleridir..
Suların kesilmesi besin zincirini de kırmaktadır.
Seyhan Nehrine canlı popülasyonunu yaşamda tutacak dek su bırakmayı düşünmeyen DSİ 6. Bölge Müdürlüğü yetkilileri hangi akla hizmetle bilinmez ama nehir yatağında görsel şölen oluşturan başta yosunlar olmak üzere bitkileri iş makinalarıyla kazıdılar..
Seyhan Nehrini adeta çırılçıplak bıraktılar, kum yığına dönüştürdüler..
Bir de iyi bir marifet yapmış gibi bu yaptıklarının haberleştirtiyorlar..
Bırakın yosunları yok etmeyi..
Yarın köprü tamamlanıp yeniden su verdiğinizde o yosunlara çok gereksinim olacak..
Balıklar onun içinde yumurtlayacak, yosunlardan beslenecekler..
Bunun için, doğanın dengesiyle, besin zincirini kırmakla uğraşmayı bırakın, TCDD’nin bir an önce köprü inşaatın tamamlamasını ve nehre yeniden su vermeye çalışın..
Bu arada söylemeden edemeyeceğim..
Nasıl bir döneme denk geldik bilmiyorum..
Gençlik ve spor İl Müdürlüğü ağaç katliamı yapar, Orman Bölge Müdürlüğü ağaç katliamına sessiz kalır, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çevreye verilen tahribatı görmez, TCDD nehir yatağına iki tane köprü ayağının dikemez, Devlet Su İşleri 6. Bölge Müdürlüğü Seyhan Nehrinin suya hasret bırakır, yosunları katleder, balıkları öldürür..
Anlamakta zorlanıyorum. Geçekten nasıl bir döneme denk geldik..
Türk Abecesine beş harf eklenecek
Kullandığımız yirmi dokuz harfli abecemize beş yeni harf daha eklenecek..
Yasaklı harflerden olan “x” de Türk abecesinin bir harfi olarak legalleşiyor..
Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu otuz dört harften oluşan “Ortak Türk Alfabesi” önerisi üzerine uzlaştı..
Halen kullandığımız yirmi dokuz harfli abecemiz otuz dört harfe çıkıyor..
Komisyonca, bugünkü abecede olmayan beş harf ekleniyor..
“Q”, “X”, “W”, “Ň”, “Ä” abecemiz eklenecek yeni harfler olarak belirlendi.
Bu harflerin hemen tamamı Orta Asya’daki Türk abecelerinde kullanılıyor..
9-11 Eylül tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu’nun üçüncü toplantısı yapıldı. Toplantının ardından Türk Devletleri Teşkilatı’na bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren ve merkezi Kazakistan’ın başkenti Astana’da bulunan Türk Akademisi’nden açıklama geldi.
Uluslararası Türk Akademisi’nden yapılan açıklamada, toplantının amacının “Türk dilleri için ortak alfabe projesine ilişkin çalışmaları sonuçlandırmak” olduğu belirtildi.
1991 yılında Latin tabanlı Ortak Türk Alfabesi projesinin gözden geçirildiğinin belirtildiği açıklamada komisyonun ayrıntılı tartışmalar yürüttüğü ve alfabe projesinde geliştirilmesi gereken konularla ilgili gerekli tespitlerin yapıldığı ifade edildi.
‘ORTAK ALFABE ÇALIŞMALARI İŞBİRLİĞİNİ TEŞVİK EDİYOR’
Açıklamada, otuzdört harften oluşan Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerinde uzlaşıldığı belirtilerek şu ifadeler kullanıldı:
“Bu özverili çalışmanın sonucunda, otuzdört harften oluşan Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerinde uzlaşıldı. Önerilen alfabedeki her harf, Türk dillerinde bulunan farklı fonemleri temsil etmektedir. Bu toplantının başarıyla sonuçlanması tarihî bir öneme sahiptir. Ortak Türk Alfabesi’nin geliştirilmesi, Türk halkları arasında karşılıklı anlayış ve işbirliğini teşvik ederken, onların dil mirasını da korumaktadır.”
Türk Akademisinden yapılan açıklamada ilgili bütün kurumların Ortak Türk Alfabesinin etkin bir şekilde uygulanması için gerekli çalışmaları yapması istendi.
ORTAK ALFABE ÇALIŞMALARI 1991 YILINDA BAŞLADI
Türkiye’nin öncülük ettiği ortak alfabe çalışmaları 1991 yılında başladı. 21-23 Mart 1993'te Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk-Kardeşlik ve İş Birliği Kurultayı tarafından düzenlenen toplantıda 34 harfli ortak Türk Alfabesi kabul edildi. Yeni Türk Harflerine “Q”, “X”, “W”, “Ň”, “Ä” harflerinin eklenmesiyle oluşturulan Ortak Türkçe Alfabe’nin Türk cumhuriyetlerinde kullanılmasının kabul edilmesi süreci ise devam ediyor.
Azerbaycan otuziki harfi kullanırken, Türkmenistan ve Özbekistan 1993 yılında Latin alfabesine geçti. 1994 yılında Karakalpakistan da Latin harflerine geçme kararı aldı. Kazakistan ise 2017 yılında Latin harflerine kademeli olarak geçme kararı aldı. Ancak bu ülkelerde Latin harflerinin kullanımında sapmalar meydana geldi. Ortak Alfabe tam olarak kullanılmadı.
28 Ocak 2021 yılında Türk bilim insanları “bir ses bir harf” projesini ortaya koydu.
1991 yılında başlayan çalışmaların sonuçlanması Türk dünyası için olumlu bir durum..
Umarım Türk dünyası en kısa zamanda komisyonca belirlenen otuzdört harfli abece kullanılmaya başlanır..