Sinan Ateş cinayeti, Türkiye’de ne kadar MHP, Türk milliyetçiliği ve ülkücü karşıtı varsa hepsini bir araya getirdi..
Devlet Bahçeli ve MHP, Tayyip Erdoğan düşmanlığından sonra muhalefeti birleştiren yeni bir yapıştırıcı malzeme oldu dava.
Yirmi iki sanığın yargılanmasının az bulan, tam ifade edemeseler de MHP’nin, Ülkü Ocakları’nın hatta tümüyle Türk milliyetçiliğinin yargılanmasını isteyenler Sincan’a koştu..
MHP’nin temsilcilerinin alınmadığı davayı CHP gelen Başkanı Özgür Özel, CHP’nin yenilgi şampiyonu eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, onca işlerinin güçlerinin arasında Sincan’a koşarak Sinan Ateş davasını izlediler..
Tabii, yargılamaya izleyenler arasında İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, Sinan Oğan gibi milliyetçi cenahtan isimler de vardı..
Halk TV, Tele1, KRT, Sözcü ve TV 5 de yayınlarını büyük bölümünü Sinan Ateş davasına ayıran kanallardı.
Mahkeme salonunda oturanlar, son günlerde yanlarından hiç ayırmadıkları Ayşe Ateş ile yan yana oturup, kendilerince mesajlar verirken, televizyon kanalları aylardır söyledikleri ifadeleri yargılama bahanesiyle bir kez daha yinelediler..
Hepsinin dilinin altındaki şey, yirmi iki sanığı yeterli bulmamaları. Olayı ille de Ülkü Ocakları’na ve dolayısıyla MHP’ye yıkma idi.
Fondaş medyanın programlarında, içinde kimlerin olduğu belli olmayan kim görüntüler üzerinden MHP ve Ülkü Ocakları suçlanmak isterken, olayda yargılananların ifadelerine tek satır bile yer verilmemesi okldukça manidar bir tutum olarak karşımızda duruyordu..
Örneğin Eray Özyağcı’nın ifadesi..
Sinan Ateş cinayetinin ilk duruşmadasında ifade veren Eray Özyağcı Ankara Emniyeti’ne getirildiğinde “tekme tokat dövüldüğünü” söyleyip; “Savcı Durmuş Ali Kaya, ‘bizi uğraştırma, Devlet Bey’den talimat aldıysan söyle’ dedi. Ayrıca Savcı Durdu Özer de 'MHP'li iki isim ver yeter. Biz seni koruruz' dedi” diyor.
Eray Özyağcı’yı olay yerine getirdiği ve kaçırdığı iddia edilen motokurye Vedat Balkaya ise Emniyet ve Savcılık ifadesini işkenceyle verdiğini söyleyip, “O ifade benim değil. Polis yalan yanlış yazdı çizdi. Bana yalan söylettiler.
Ben daha önce planlı projeli cümle kurmadım. Onlar polisin uydurması” diyor.
Elbette sanık savunmalarının doğru ya da yalan olduğu maddi delillerle karşılaştırılarak ortaya çıkacak.
Ancak Sinan Ateş cinayetinin MHP ve Ülkü Ocakları ile ilişkilendirilmek, MHP ve Ülkü Ocakları’nın sanık sandalyesine oturtulmak istendiği bu plana, Sinan Ateş’in eşini adeta bir aparat olarak kullanan muhalefet ve muhalif medyanın da can attığı ortada.
Üstelik daha bir ay önce Ankara’da bir başka suç soruşturma ve davasında 2 numaralı sanık olan birinin “Gizli Tanık” yapıldığı bu “Gizli tanık” ile Ankara Emniyeti’ndeki önemli bir ismin telefon konuşması sırasında, ek ifade vermesi ve böylece kendisini koruyacaklarını vaat edip “Zaten ittifak bozuluyor MHP’ye de çak geç” dediğini tüm ülke olarak işittik.
Özetle; MHP ve Ülkü Ocakları’nı kriminalize edip Cumhur İttifakı’nı dağıtmayı amaçlayan bir yapı olduğu açık.
Burada asıl yanıtı aranması gereken soru; MHP ve Ülkü Ocakları’nı adi bir cinayetin sanığı yapmaya çalışan organizasyonun arkasındaki aklın kim olduğu, muhalefet ve muhalif medyayı hatta Sinan Ateş’in eşini bu organizasyonun kullanışlı aparatı yapan iradenin nerede konuşlandığı kimlerden destek aldığıdır!
Ankara Garı davasına niye gitmediler?
Aylardır Sinan Ateş cinayetiyle yatıp kalkan CHP Gelen Başkanı Özgür Özel, CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’yi üst düzey yöneticiler, Devası, Gelecek’i, Saadet’i ile, milliyetçi cenahta Devlet Bahçeli düşmanlığının gözlerini kör ettiği milliyetçiler, aynı gün Ankara’da çok önemli Ankara Garı Katliamı davasını izlemediler..
Sinan Ateş cinayetinde yirmi iki sanığın yargılanmasını az bulan, iddianameyi beğenmeyen CHP yöneticileri ve eski masa arkadaşları, Gar katliamında yakınlarını yitiren insanları isyan ettiren ceza kararları için tek bir sözcük etmediler, katliam mağdurlarının yanında açıklama yapmadılar..
Yani Sinan Ateş’e sahip çıkarken, yüz dokuz kişinin yaşamını yitirdiği katliam davasını da, vicdanları sızlatan cezaları da görmezden geldiler..
Mağdurlarla birlikte yan yana adalet için haykırmadılar..
Demek ki, Özgür Özel ve CHP’li kurmayları ile masa arkadaşlarına göre adalet sadece Sinan Ateş davası için isteniyor.. Kalan davalarda ne olduğunun hiç bir önemi yok!..
Özel’den ‘eşcinsel bakanlığı/cinsiyet eşitliği bakanlığı’ sözü
Türkiye’nin onca sorununun olması, emekli ve dar gelirliler başta olmak üzere Türk yurttaşlarının ekonomik sıkıntılarla, işsizlikle boğuşmasının, sığınmacı sorununun hiç bir önemi yokmuş..
Ülkenin en önemli konusu eşcinsel bakanlığı/ cinsiyet eşitliği bakanlığıymış..
Vallahi ben demiyorum; CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e göre öyleymiş..
Özgür Özel, Fatih Altaylı ile çıktığı ve suya sabuna dokunmayan soruları yanıtladığı programda, sıcak paracılar, sömürgeci şirketler ve tarikatlar için tek bir laf etmedi.
Ekonomiyi nasıl iyileştireceklerine dair, yaraya merhem kabilinden tek bir söz söylemedi.
Emeklileri “yeter artık Tayyip gitsin de isterse Yunan gelsin” diyecek kadar zıvanadan çıkartan, seçimlerde ihtilal yaptırtan yoksulluk ile ile de bir söz etmeyen Özgür Özel’in ekonomik sıkıntı altında inim inim inleyen yurttaşlara müjdesi iktidara geldiklerinde eşcinsel bakanlığı/cinsiyet eşitliği bakanlığı kuracakları oldu..
Özgür Özel, böyle bir müjde verir de, işgüzar belediye başkanları durur mu..
Beşiktaş Belediyesi’nin yaptığı gibi anında eşcinsellerin bayrağının belediye binasına asıverirler..
Erdoğan’a adaylık yolunu Özel açacak
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olamayacağı nerdeyse bir yıldır tartışılıyor..
Kimileri aday olabileceği görüşünü, kimileri de te olamayacağı görüşünü savunuyor..
Fikrimi hemen söyleyeyim: Erdoğan üçüncü kez aday olacak ve adaylık yolunu Özgür Özel açacak..
Bu görüşe, Özgür Özel’in erken seçim ile ilgili açıklamalarından sonra sahip oldum.
Bir buçuk yıl sonra erken seçim çağrısı yapacaklarını söyleyen Özgür Özel, sonrasında, “Tayyip Erdoğan, meclis kararı almadan aday olamıyor yani ona aday olabilme şansı da sunuyoruz” dedi.
Özel’in ifadesi çok açık..
Özgür Özel’im erken seçim çağrısı ve takvimi doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı Erdoğan’a üçüncü kez aday olma şansı tanıyacak..
Özel’in bir buçuk yıl sonra erken seçim çağrısı yapacakları açıklamasıyla T24’de Cansu Çamlıbel’e yaptığı konuşmadaki, “Erdoğan’a partner değiştirmeyi teklif edersem, Cumhur İttifakı'nı dağıtırım” sözlerini birlikte değerlendirince , bir buçuk yıl sonra ortaya çıkacak tablo belli:
Özel, erken seçim çağrısı yapacak, ardından Cumhur İttifakı bozulacak, AK Parti-CHP ittifakı kurulacak ve seçimlerde Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı adayı olacak.
Durum-u ahvalimiz
Bir adam derdini kadıya şikayet etmeye gitti ve şöyle dedi:
“Efendim , karım, altı çocuğum, annem ve kayınvalidemle bir odada yaşıyoruz. Çok sıkıntılı durumdayım ne yapmalıyım?”
Kadı adama dönerek:
“Git bir eşek al ve onunla bir odada yaşamaya başla ve iki gün sonra bana gel.”
Adam iki gün sonra geri döndü ve kadıya dedi ki:
“Efendim, psikolojim gittikçe kötüleşiyor”
Kadı sonra adama dönerek :
“Git bir de koyun al yanına odaya koy iki gün sonra gel bana.”
Adam solgun bir yüzle döndü ve kadıya dönerek :
“Dayanılmaz olmaya başladı.”
Kadı ona şöyle dedi :
“Git tavuk al iki gün sonra gel yanıma.”
Adam geri geldi intihar etmek üzereydi..
Kadı ona dönerek dedi ki:
“Git eşeği sat ve bana gel durumunu söyle.”
Adam geri geldi ve ona dedi ki:
“Bir parça psikolojim iyileşti.”
Kadı tekrardan ona şunu dedi :
“Git koyunları sat ve bana gel.”
Adam geri geldi ve bir iç çekerek dedi ki:
“Durum sona erdi şuan idare eder gibiyim.”
Kadı tekrardan adama dönerek:
“Git tavukları sat ve bana tekrardan gel.”
Adam geri döndü ve kadıya dedi ki:
“Çok daha iyiyim, yürekten teşekkür ederim”
Sonuç olarak siyasal krizler dünyayı böyle yönetiyor... Daha çok sıkıntılara sokup daha sonra o sıkıntıları bertaraf ettirir ve asıl sıkıntıların nimetine şükredip, sorunun aslını unutup, sisteme borçlu kalana kadar sana yeni sorunlar çıkartırlar...
Bugün bizim ve dünyanın diğer yerlerindeki insanların yaşadığı durumu bundan daha iyi anlatan bir şey olamazdı.