Sultan Galiyev, Orta Asya'daki Türk halklarını birleştirerek sosyalist bir Türkistan devleti kurmak istemiş Türk lider ve düşünce adamı, "Ulusal komünizm"in kurucusudur. Bakü'de Mehmed Emin Resulzade'nin çıkardığı Açık Söz'de çalıştı. 1 Mayıs 1917'de düzenlenen Bütün Rusya Müslümanları Kongresi (Всероссийский съезд мусульман)'ne çağrılan Sultangaliyev kongreden aldığı Müslüman Kongresi Yürütme Komitesi Sekreterliği görevi sonrası Moskova'ya sonra da Kazan'a geçti. Kazan'da ünlü Tatar Bolşevik Molla Nur Vahidov'un başkanlığındaki Kazan Müslüman Sosyalist Komitesine katıldı. Vahidov'un yardımcılığı dahil çeşitli görevler üstlendiği MUSKOM'un programı kısaca şöyleydi:
Tatar feodalizmi ve Müslüman gericiliğine karşı mücadele
Müslüman Türk halklarının Rus egemenliğinden kurtarılması
Ulusal kurtuluş ve sosyalizmin bütün Doğu halklarında zaferinin sağlanması
Sultan Galiyev'in Bolşeviklerle açık bir toplantıda ilk tartışması ise 22 Şubat 1918'de Ural Sovyetleri 3. Kongresi'nde gerçekleşti. O dönem nüfusunun yüzde 65’i Tatar ve Başkurtlardan oluşmaktaydı, ancak yönetimde ağırlıklı olarak Ruslar yer almaktaydı. Sultan Galiyev bu duruma 3. Kongre'de karşı çıktı ve Tatarların da Lenin'in evrensel ilke olarak belirlediği "Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı"na sahip olduğunu öne sürerek bir referandum istedi. Referandum kararı alındı ancak oy kullanma hakkı sadece proletarya temsilcilerine verildi. Sultan Galiyev'e göre, Tatar ve Başkurtlar ağırlıklı olarak köylerde yaşadığı için böyle bir referandumu Rusların kazanacağı açıktı. Bunun üzerine Sultan Galiyev yaptığı konuşmada "Müslüman Halklar proleter halklardır" diyerek referandumda bütün Tatar ve Başkurtların oy hakkına sahip olması gerektiğini savundu.
23 Mart 1918'de NARKOMNATS, Çarlık döneminde ayrı eyaletlerde yaşamış Tatar ve Başkurtların Tatar-Başkurt Cumhuriyeti'nde birleştirilmesi kararını verdi. Sultan Galiyev bu kararın Rusya'daki bütün Türk halklarının tek bir Turan Cumhuriyeti çatısı altında birleşmesinin ilk adımı olarak görmekteydi.
Mayıs 1918'e gelindiğinde Sultan Galiyev komutasındaki Müslüman Kızıl Ordu 50 bin kişilik bir kuvvete ulaşmıştı ve Urallar civarında Beyaz Ordu generallerinden Kolçak'a karşı savaşan V. Kızıl Ordu'nun yüzde 75'ini oluşturmaktaydı. Aynı dönemde Vahidov MÜSKOM örgütlenmesini Rusya çapında yaygınlaştırmayı başarmış ve Türk Bolşeviklerden oluşan bir çekirdek kurmuştu: Sultan Galiyev ve Galimcan İbrahimov (Tataristan), Veli İbrahimov (Kırım), Turar Rıskulov ve İsmail Sadvokasov (Kazakistan), Necmettin Samurski (Dağıstan), Neriman Nerimanov (Azerbaycan), Feyzullah Hocayev ve Ekmel İkramov (Türkistan). Anadolu'dan gelmiş olan Mustafa Suphi de aynı dönemde MÜSKOM yönetimine katıldı ve yayın organı Yeni Dünya gazetesini çıkarmaya başladı.
Sultan Galiyev, Vahidov ile birlikte 8 Haziran 1918'de Müslüman Kızıl Ordu'ya subay yetiştirmek için Müslüman Subay Akademisi'ni kurdu. 17-23 Haziran 1918 tarihleri arasında Kazan’da Müslüman Komünistleri Birinci Konferansı'nı düzenlediler ve kongrede Müslüman Komünistleri Bolşevik Partisi'nin kuruluş kararı alındı. Rus Komünist (Bolşevik) Partisi'nden özerk olarak çalışacak bu yeni partinin Vahidov başkanlığındaki 11 kişilik Merkez Komitesi içinde Sultan Galiyev de yer aldı.
İç Savaş sonrası Rusya'daki Bolşevik iktidarın yavaş yavaş tesis edildiği dönemde Sultan Galiyev, Vahidov'un bütün görevlerini üstlendi Müslüman Komiseri görevine getirildi. Böylece Sultan Galiyev hem İç Savaş'ın tanınmış komutanları arasında yer almış hem de Rusya çapında yetki sahibi tanınmış bir Bolşevik yönetici haline gelmiş oluyordu. 1919'dan itibaren Sultangaliyev Rusya'daki Müslümanların fiili ve resmi önderi konumundaydı. MÜSKOM'un o dönem 26 şehirde şubesi bulunmaktaydı ve Türkçenin 4 ayrı lehçesinde basılan 10 farklı gazete çıkarmaktaydı. Müslüman Kızıl Ordu'nun mevcudu da 200 bini aşmıştı. O dönemde Kızıl Ordu'nun toplam asker sayısı ise 1 milyona ulaşmıştı.
Ancak Rusya'daki Müslüman Bolşeviklerin özerk örgütlenmesi Stalin'in müdahaleleriyle yavaş yavaş tırpanlanmaya başladı. Sultan Galiyev ise özerkliği korumak için Politbüro'ya direnişe geçti ancak süreci engelleyemedi. 19 Ekim 1918'de MÜSKOM'un yerel örgütlerinin Moskova'daki Müslüman Komiserliğine, yani Sultan Galiyev'e değil bulundukları bölgelerdeki Bolşevik Parti örgütlerine bağlanması kararı çıktı. Kararı değiştirmek isteyen Sultan Galiyev 5 Kasım 1918'de 1. Müslüman Komünistleri Kongresi'ni topladı. Kongrede Stalin ile açık bir tartışmaya girişti ancak istediği kararların çıkmasını sağlayamadı.
8-23 Mart 1919 tarihleri arasında toplanan Bolşevik Parti 8. Kongresi'nde ise Sultan Galiyev'in bütün karşı çıkışına karşın ulusal komünistlerin tümünün kaldırılması kararı alındı. Stalin'in başkanı ve Sultan Galiyev'in başkan yardımcısı olduğu Müslüman Örgütleri Merkez Bürosu'nun ismindeki müslüman kelimesi de çıkarıldı ve büro Doğu Halkları Komünist Örgütleri Merkez Bürosu'na dönüştü. Müslüman örgütlenmenin resmen lağvedilmesi üzerine Sultan Galiyev Nisan 1919'da gizli bir örgütlenme başlattı. Bu örgütün adı farklı kaynaklarda Erk Partisi, İttihat ve Terakki Partisi, Türkistan Sosyalistleri Partisi gibi farklı adlarla geçer. Sultan Galiyev yıllar sonra sorgusunda verdiği ifadede Turan Sosyalist İşçi Köylü Partisi isimli bir parti vasıtasıyla SSCB'den bağımsız Turan Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni kurmak istediklerini söyleyecektir.
Galiyev, Marksizmi ve Bolşevik düşünceyi eleştiren fikirlerini derli toplu ilk olarak bu dönemde kaleme döktü. Editörlüğünü yaptığı Milletlerin Hayatı isimli dergide “Sosyal Devrim ve Doğu” makalesini yayınladı. Devrimin o dönem Bolşevik liderlerde hakim olan görüşteki gibi Batıya değil Doğuya doğru yayılmasını savunan bu makalesi büyük tartışma yarattı ve Galiyev'e yönelik "milliyetçi" olduğuna dair eleştiriler Bolşevik Parti yöneticileri tarafından açıkça ifade edilmeye başladı. Nitekim 3 bölüm halinde yayınlamayı planladığı makalesi sansürlendi ve son bölümü dergide yer almadı. Sultangaliyev, benzer görüşleri Aralık 1919'da Lenin'in de izleyici olarak katıldığı Doğu Halkları Komünist Örgütleri Merkez Bürosu II. Kongresi'nde de dile getirdi. Batı işçi sınıfının artık devrimci olmadığı, Bolşevik Devrimin enerjisini ve dikkatini Doğu halklarına yöneltmesi gerektiğini savunduğu konuşması büyük yankı yarattı. Sultan Galiyev, Bolşevik liderliğe yönelik bu eleştirel görüşleri nedeniyle yavaş yavaş gözden düşmeye başladı. Nitekim Eylül 1920'de Bakü'de düzenlenen Doğu Halkları Kurultayı'na katılması engellendi. Halbuki, kurultayı ilk öneren, planlayan ve örgütleyen Sultan Galiyev'di. Galiyev'in görüşlerini destekleyen pek çok delege olmasına karşın Kurultay’da Radek, Zinoviyev ve Béla Kun gibi ünlü Bolşevik liderler ağırlığını koydu ve “Doğu halklarının kurtuluşunun sadece Batı proletaryasının zaferine bağlı olduğu” kararı çıkartıldı.
Bakü’deki Kurultay'ın hemen ardından Ekim 1920 tarihinde Müslüman Kızıl Ordu da lağvedildi ve 300 bine yaklaşan bu büyük askerî güç Kızıl Ordu içinde eritildi. Sultan Galiyev'in yetkileri Moskova merkezli küçük bir büronun yöneticiliğine indirildi. Ancak Galiyev pek çok yetkisinin alındığı bu dönemde yine de Bolşevik Parti içindeki mücadelesini sürdürmeye kararlıydı ve Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi (KUTV) isimli bir parti okulunun kurulmasına önayak olmayı başardı. Dünyanın dört bir tarafından devrimcinin eğitim göreceği bu okulda ders verecek 20 kişiden ve yönetici üç kişiden biriydi. KUTV'de eğitim gören pek çok isimden en ünlüleri şunlardır: Vietnam Devrimi'nin lideri olacak Ho Chi Minh, Çin Devrimi'nin önemli isimlerinden Liu Şao Çi, Türkiye'den Nâzım Hikmet ve Şevket Süreyya.
Sultan Galiyev, yetkileri budanmasına karşın Rusya'daki Türk halklarının ulusal haklarının korunması için elinden geleni yapmaya devam etti ve 1921-1922 yıllarında önemli kazanımlar elde etmeyi başardı. Bunlar, Ocak 1921’de Kırım'ın özerkliğini kabul ettirmek ve Tataristan'ın resmi dilinin Rusçanın yanı sıra Tatarca olmasını da sağlamaktı. Ancak Yüksek Sovyet Milletler Meclisinin 25 Nisan 1922 tarihli toplantısında özerk cumhuriyetlerin yalnızca millî kimlikleri, eğitimleri ve konuştukları diller açısından değil ekonomik açıdan da özerk olması gerektiğine dair önerisini kabul ettiremedi. 22 Aralık 1922'de Sovyetler Birliği'nin kuruluşun ilan edildiği 10. Sovyet Kurultayı'nda ise Sultan Galiyev'i bir başka çetin mücadele bekliyordu: O dönem Rusya'ya bağlı özerk cumhuriyetler olan Tataristan, Başkurdistan ve Türkistan'ı SSCB'nin kurucu devletlerinden biri olarak kabul ettirmek. Ancak başarılı olamadı ve ilan edilen dört kurucu devlet şunlar oldu: Rusya, Belarus, Ukrayna ve Kafkas Federasyonu. Bu karara şiddetle itiraz eden Sultan Galiyev şu önemli konuşmayı yaptı:
"Tarihsel olarak Türkler, Ukraynalılardan kat be kat köklü bir millettir. Türklerin üzerinde yaşadığı yüzölçümü ve Türklerin nüfus yoğunluğu Ukraynalılarla karşılaştırılamayacak düzeydedir. Kurucu devlet olarak yalnız bahsi geçen dört ülke belirlenecekse, bu bir tek Türklerin özerkliğe sahip olmayacağı anlamına gelecektir. Çarlık döneminde bile Türklerin daha çok hakkı vardı."
Sultan Galiyev Kongre'yi ikna edemedi, hatta Bolşevikleri Çarlık döneminde bile geri olmakla suçlaması şimşekleri üstüne çekmesine neden oldu. Stalin'in Kongre'deki konuşmasında açıkça "milliyetçi" olarak suçlanınca Sultan Galiyev artık geri dönüşü olmayacak bir süreci başlatan "İç cebimde parti kartı taşırken ben bu eşitsizliği hak eden biri değilim. Siz SSCB kurma fikrini bozmak yolundasınız, Yoldaş Stalin. Sizin teklif ettiklerinizin hepsi, Lenin’in önünde göz boyayarak anlatılmış bir ikiyüzlülükten ibaret!" tümcesini söyledi.
Sultan Galiyev bununla da yetinmedi ve Lenin'in hasta olduğu için katılmadığı Kongre'nin kararlarını Lenin'e götürerek onun da fikrini almayı önerdi. Stalin'in yanıtı çok sert oldu ve Sultan Galiyev'i parti düşmanlığıyla suçladı. Nitekim Sultan Galiyev bu kongreden 15-20 gün sonra bütün yöneticilik görevlerinden alındı. 25 Nisan 1923 tarihinde toplanan 12. Parti Kurultayı'nda Stalin'e yönelik eleştirilerini daha da sert bir biçimde dile getirince 4 Mayıs 1923'te tutuklandı. Moskova'daki Lyubertsi hapishanesine götürüldü ve 45 gün boyunca bir hücrede kapalı kaldı. 9 Haziran 1923'te Politbüro Sultan Galiyev'e verilecek cezayı belirlemek için pek çok Bolşevik Müslüman kadronun da katıldığı geniş bir toplantı gerçekleştirdi. Stalin toplantıda Sultan Galiyevciliğin milliyetçilik olduğunu ve Bolşevik Devrim için önemli bir ideolojik tehdit haline geldiğini söyledi.
Resmi hiçbir göreve sahip olmayan Sultan Galiyev bu dönemde Türk komünistleri arasındaki gizli örgütlenmesini gevşetmekle birlikte hiçbir zaman tamamen lağvetmedi ve fikirlerini kaleme almaya öncelik verdi. 1924’te “Asya ve Avrupa Halklarının Sosyo-Politik Ekonomik ve Kültürel Gelişme Temelleri Üzerine Tezler” isimli uzun bir makale kaleme aldı ve gizli partinin programı olarak elden ele dolaşan bir metin haline geldi.
Troçki ve Buharin gibi isimlerin de Stalin'e muhalefete geçtiği 1920'li yılların ikinci yarısında Sultan Galiyev bu gruplarla ilişki kurmaktan çekinmedi. Aralık 1928'de ikinci kez tutuklandı. Galiyev’in bu ikinci tutuklanmanın ardından hayatı büyük bir muammadır. Bütün Eserleri'ndeki son yazısı 25 Temmuz 1929 tarihinde verdiği bir ifadedir. Kimi kaynaklar tutuklandıktan hemen sonra öldürüldüğünü iddia eder. Kimi kaynaklar ise 1930'lu yıllar boyunca sürgün hayatı yaşadığını, 1941 yılında İkinci Dünya Savaşı nedeniyle affedildiğini ve Tatarlardan oluşan bir ordu kurarak Nazilere karşı savaştığını öne sürer. SSCB'nin yıkılmasının ardından ortaya çıkan KGB belgelerine göre ise Sultangaliyev Ocak 1931'e kadar tutuklu kalmış ve bu tarihte Arktik Okyanusu'nun Solovk Adası'ndaki hapishaneye gönderilmiştir. Cezası Mart 1933'te sürgüne çevrilmiş ve üçüncü kez tutuklandığı 1937 yılına kadar Saratov’da sürgün hayatı yaşadı.
SBKP(B)’nin 30 Nisan 1990 tarihinde aldığı “iade-i itibar” kararına göre Sultan Galiyev'in son tutuklanma tarihi 19 Mart 1937'dir. 8 Aralık 1939 tarihinde ölüm cezasına çarptırılmış ve 28 Ocak 1940'ta Moskova'daki Lefortovo Hapishanesi’nde kurşuna dizilerek idam edildi.
Sultan Galiyev'in gizli örgütüne bağlı oldukları gerekçesiyle Neriman Nerimanov ve Turar Rıskulov gibi pek çok ünlü Türk komünisti Stalin döneminde tasfiye edildiler.
Bu vesileyle, mücadele yoldaşları eşi Fatma Erzin, Molla Nur Vahidov, Neriman Nerimanov, Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Galimcan İbrahimov, Turar Rıskulov, İsmail Sadvokasov, Necmettin Samurski, Feyzullah Hocaev, Ekmel İbrahimov, Zeki Velidi Togan, Yusuf Akçura, Ahmet Agaoğlu, Huseyinzade Ali Bey, Mustafa Suphi, Ethem Nejat’ı saygı ve şükranla anıyoruz.
Mücadeleniz mücadelemizdir.
Yolunuz yolumuzdur.
Ömer bey merhabalar bugün çok değerli çok kıymetli enfes bir yazı okudum ellerinize emeğinize yüreğinize sağlık yazılarınız ile bizleri diri tuttunuz başta Sultan Galiyev olmak bütün Türkçü büyüklerimi saygı ile selamlıyorum ulusal basında bile olmayan özlü bu yazıyı bizlere armağan ettiğiniz için gönülden teşekkürler