Film ve festival eleştirmeni değilim. Bu nedenle festivali de takip etmedim. Sadece festivale ait gelen haber bültenlerinden konuya hâkim olabildim. Konunun uzmanının Altın Koza Festivali ile ilgili değerlendirmesine kulak verip eksiklikler nelerdi? Sorusuna yanıt aramak istedim.
Bu nedenle Birgün Gazetesi yazarı olan konunun uzmanı Vecdi Sayar’ın kaleme aldığı yazısını dikkatle okudum. Onun tespitlerine göre Altın Koza’daki eksiklikleri buradan dile getirip organize heyetinin de bu eksiklikleri dikkate almalarını, gelecek yıllarda bu gibi hatalara yer verilmemesi adına temkinli olmalarının gerektiğine inanıyorum.
Usta eleştirmen Vecdi Sayar’ın tespitlerine gelince;
“ Gecenin eleştirilere hedef olan yanı, Festival Yürütme Kurulu üyesi Nebil Özgentürk’ün Haluk Bilginer belgeselinden yaklaşık on dakikalık bir bölüm gösterilirken, Şerif Sezer ve Yavuz Turgul için aynı hassasiyetin gösterilmemiş olmasıydı.
Festivalde, Onur Ödüllerini kazanan ustaların ikişer filmi yer alırken, ’Ulusal Yarışma’da on, ‘Anadolu’nun Büyük Destancısı Yaşar Kemal’ bölümünde üç, Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda yirmi, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nın farklı kategorilerinde yirmi dokuz, Adana Kısa Film Yarışması’nda altı, Dünya Sineması bölümünde on film gösterildi. ‘Türk Sinemasından Özel Gösterimler’in ve altı belgeselin de yer aldığı programda dünya sinemasına ayrılan yerin çok sınırlı olması bu yılki festivalin zayıf yönlerinden birini oluşturuyordu. Seçkiyi oluşturan arkadaşlar, bunun nedeninin festival ihalesinin çok gecikmesi olduğunu söylediler.
Yarışmada yer alan dokuz filmden yaklaşık yarısının bu seçkide yer almayı hak edip hak etmediği, ön jürinin kararlarının ne denli sağlıklı olduğu çokça tartışıldı festival boyunca. Bunu bilebilmek mümkün değil elbette, elenen filmleri izleme şansına sahip olmadığımız için… Ama kişisel kanım bu yılki seçkinin çok parlak olmadığı yönünde.”
Eleştirmen Vecdi Sayar ödül kazanan ‘Yaramaz Çocuklar’ filmini de bakın nasıl eleştiriyor?
“Gençlerin dünyasını konu alan bir film de, Ahmet Necdet Çupur’un belgesel filmi “Yaramaz Çocuklar”dı. Hatay’ın bir köyünde yaşayan ve genç yaşta ailesinden kopup, yurt dışında okumayı başaran bir gencin, aile baskısı altında bunalan ve bir çıkış arayan iki kardeşinin öyküsü üstüne kurduğu bir belgesel. Sevmediği bir kızla evlendirilen delikanlı ayrılıp, kendi yaşamını sürdürmek, genç kız da kente gidip okumak, özgürleşmek istiyor. Yönetmen, kamerasıyla onların bu mücadelesine tanıklık ediyor. Özellikle kadın izleyicileri etkilemeyi başaran bu filmin ödül listesinde yer alması olası. Ne var ki, önemli bir soruna parmak basan bu filmde, yönetmenin kendi ailesinin ‘özel’ini kamuya açmasını etik olarak doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Yönetmenin, Batılı izleyicinin ilgisini çekeceği kesin olan bir tema adına ailesini ‘kullanması’ ne ölçüde etik? Üstelik filmin birçok sahnesinin sahte-belgesel (pseudo-documentary) bir nitelik taşıdığını düşünüyorum. Bir odanın içindeki tartışmada, tarafların kameranın varlığından etkilenmeden konuşması mümkün olabilir mi?”
Bunlar konunun uzmanının eleştirileri. Bir de Altın Koza’nın geneline ait eleştiriler oldu elbette.
Sosyal medyada Adanalıların bir bölümü ‘Belediye çalışanının alacağını ödeyemezken 6,3 milyon lira Altın Koza için harcadı’ yaklaşımı ortaya çıktı. Katılan olur, katılmayan olur. Orasını bilemem.
Bir dönem ara verilen Altın Koza’yı Adana’ya yeniden kimin kazandırdığı tartışması yaşandı. İstanbul’dan gelip Altın Koza’da bugün boy gösteren bazı isimler ‘Altın Koza’yı yeniden ayağa biz kaldırdık’ dediler. Bu da ayrı bir tartışma yarattı.
Sevabı ile günahı ile 28. Altın Koza’da geride kaldı. Adana adına, Adana’yı tanıtma adına ne kadar verimli oldu? Sorusunun yanıtını önümüzdeki dönemlerde alacağız. Emeği geçenlere teşekkür edelim. Kolay değil. Böylesine bir önemli organizasyonun altından kalkmak hiç ama hiç kolay değil.
İki ailenin en mutlu günü olan bir düğün merasimindeki organizede dahi birçok aksaklıklar yaşanır iken Altın Koza’da aksaklıkların yaşanmamasını bekleyemeyiz. Zoru başaranlara teşekkür edelim bizde.