Adana’da sağlık üzerine en fazla haberi ve makaleleri kaleme alan gazete ve gazeteci olarak artık sağlıktan kesin ümidimi kestim ve öz bir ifade ile ‘Bu sağlık teşkilatı düzelmez!’ diyerek kanaat getirdim.
Benim bu kanaatimi ortadan kaldıracak radikal önlemlerin alınmadığını da ‘Maalesef’ diyorum göremiyorum. Görememenin sebebi ise ‘Sağlığa siyasetin karışması’ olarak yorumlamış olsam sanırım hata yapmamış olurum.
Hastane arşivlerinin yakılması, hastanelerde doktorların birbirlerine saldırıp darp edip yaralaması, sağlık personellerinin ulu orta birbirlerinin saçlarından tutarak sürükleyip kavga etmeleri, Ruh Sağlığı Hastanesi’ndeki akıl almaz hadiseler, sağlık birimindeki yetkililerin görevlerini tam anlamıyla yerine getirmemeleri gibi o kadar konu var ki Adana’da, düzeltilmesini de pek mümkün görmez oldum!
Açılan soruşturmalardan sonra kimseye bir şey olmuyor bu şehirde!
Soruşturmalar bir adet ‘Yasak savma’ cinsinden gerçekleşiyor.
Memuru koruyup kollama hissi ile yapılan idarecilik de inanın bu şehrin sağlık teşkilatının dibe vurmasını sağlıyor!
Sağlığa bir adet siyaset bulaşmış vesselam…
Seyhan Devlet Hastanesi’ne yine başhekim atandığında ‘İnşallah yeni başhekim hastaneyi düzeltir’ diyerek ümitlendim. Yeni başhekim atandığında hastanedeki olumsuzlukları bizlere ulaştığı kadarıyla, dilimin döndüğünce dile getirip ‘Lütfen bu konulara eğilin’ uyarısında bulundum.
Sayın başhekim, zahmet buyurup bizlere ‘Siz de bu konulara vakıfsınız anlaşıldığı üzere. Buyurun gelin, bir oturup görüşelim’ deme tenezzülünde dahi bulunmadı!
Sanırım ‘Bizim işimize karışmayın’ yaklaşımında oldular!
Sayın başhekimin atanmasından sonra Seyhan Devlet Hastanesi’nde ne değişti? Dünün kadroları ile yollar ayrıldı mı? Yeni ekipler kuruldu mu? Doktorlar ve hastanenin diğer sağlık görevlileri arasında barış sağlandı mı? Hastanenin temizliği, yemek konusundaki şikâyetler, çalışan ile çalışmayanın hak ettiği değerlerin tasnifi yapılabildi mi?
Bütün bu soruların yanıtını elbette bilmiyoruz. Eğer hastanede bir değişiklik olmuş olsaydı, yeni şikâyetler gelmezdi, değil mi?
Mesaisine riayet etmeyenlerin mesaisine riayet edenlerde doğurduğu rahatsızlığın devam etmesi, hastanede radikal kararların pek alınmadığını gösteriyor bir adet.
Kimlere mesai yazılıyor? Kimlere yazılmıyor?
Kimler 2 saat çalışıp sonra evine gidiyor?
Bakın hastanenin şikâyetlerini çözme adına demek ki önemli bir adım atılmamış! Atılmış ise de yeterli değil…
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun yerinde olsam, partizanlıktan uzak Adana’daki sağlık teşkilatını şöyle bir sallar, baştan aşağı ‘Kendinize gelin’ diyerek konuya el atarım.
Ama nerede bunu yapacak Sağlık Bakanı!
Ruh Sağlığı Hastanesi’ndeki vahim olaylara örneğin ne diyor Sayın Sağlık Bakanı Memişoğlu? Konuyu nasıl değerlendirdi?
İlgi a yazı gereğince, ilgi b’nin yapılması gibi bir yol haritası ile konuyu çözmeye kalkarsa iddia ediyorum bu tür sorunlar çözülmez.
Bize de daha bu ve buna benzer haberleri yazmak düşer!