Son 1 yıldır dikkatle takip ediyorum. Siyasetçiler sesini yükselten kişiyi adeta ötekileştirip karşı duruş sergiliyor. Alternatif üretmek adına da elinden geleni yapıyor.
Avukatlara yönelik oluşturulan tepkiler sonrasında baroların karşısına alternatif barolar kurdurdular. Başarılı olamadılar.
Şimdileri de siyasetçiler doktorlara takmış vaziyette! Neymiş efendim, Türk Tabipler Birliği doktorları temsil etmiyormuş! Bu söylem kutuplaştırma, ötekileştirme anlamına gelir. (Çıkan sonuç itibariyle)
Yaşam koşullarının altında ezildiklerini söyleyen toplumun her kesiminden insanları ayrıştırmak, suçlamak hiç doğru değil. Son olarak BBP Genel Başkanı Mustafa Destici bir açıklama yaparak Türk Tabipler Birliği’ni hedef almış. Ve eklemiş: “Adında Türk kelimesi olmasına rağmen Türk Tabipler Birliği, Türk hekimlerini temsil etmiyor."
Sayın Destici ve onun paralelinde olup hekimlere yönelik bu tür yaklaşım içinde olanları da anlamış değilim. Yıllarca bu ülkede bugün eleştirdiğiniz o birliğe mensup doktorlara muayene oldunuz. Çoluğunuzu çocuğunu bu hekimler muayene etti. Sağlığa kavuşturdu. Hala da sizin sağlığınız ile ilgileniyorlar.
O hekimler de çıkıp siz siyasetçiler için ‘Bu siyasetçiler bizim özlediğimizi ve istediğimiz siyasetçi olamaz. Onlar da bizi temsil etmiyor’ deseler ki diyorlar da. O vakit sapla saman birbirine karışacak. Değil mi?
Destici’nin iddia ettiği gibi Türk Tabipler Birliği Hükümet ile hekimleri karşı karşıya getiriyor mu? Dilerseniz ona bir bakalım.
Hekimler ‘geçinemiyoruz’ diyorlar. Haksızda değiller.
Hekimler çalışma koşullarından memnun değiller. Aile Hekimleri bu konuda çok ama çok rahatsızlık duyuyorlar. Haksız da değiller.
Yurt dışına gitmek için bir insan neden bu kadar arzulu olur? Hem de bir hekim iseniz… Demek ki onu yurt dışına gitmeye iten sebepler var. Siyasetçinin bu sebepleri ortadan kaldırması adına harekete geçmesi lazım.
Bir arkadaşımın söylediği bir sözü buradan ifade etmek istiyorum. ‘Hayatında yüksek okul görmemiş, ite kaka okul bitirmiş insanlar ömrü okumakla geçen hekimler hakkında hem de meslek adına kararlar veriyorlar’…
Haksız mı? Bana göre değil.
Karar vermekten söz açılmış iken ilginç bir uygulamadan bahsedeyim sizlere. Adana’da yaşandı bu izah edeceğim konu. Hastanede doktorsunuz. Yöneticisiniz. Sizin hastaneniniz bağlı olduğu kurum İl Sağlık Müdürlüğü. Yani Adana İl Sağlık Müdürlüğü. Bağlı olduğunuz İl Sağlık Müdürlüğü’nün ilgili biriminin başında hemşire, ebe ve diğer mesleklerden mezun ancak siyaseten o koltuk ikram edilmiş kişiler… Siz de hekim olarak onlara bağlısınız, sizin amiriniz konumunda…
Siyasetçinin görevi önce bunları düzeltmek olmalıdır. Bu ve buna benzer konular yıllarca Adana’da İl Sağlık Müdürlüğü’nde yaşandı.
Sağlıktaki siyasetin elini çekin önce siyasetçiler olarak sizler! Sağlık teşkilatında kimlerin nasıl yıllarca öbeklenerek buraları kuşattıklarını bir araştırın ve sonrasında hekimlere yönelik eylem trafiğine girin.
Elbette hekimlerin içinde asli görevinin dışına çıkanlar var ise onlar hakkında da gereğini yapın.
Bu ülkede bir anket yapın. Siyasetçilere güven oranı ile hekimlere güven oranını bir karşılaştırın. Hekimlere çıkan güven sonucunun altında kalırsınız o anket sonuçları ile…
O vakit siyaset yapmak adına konuşmayın. Konuşursanız da dikkatli olan. Bizim hekimlerimize güvenmemiz gerekiyor. Çünkü başka memleketimiz yok, başkaca bizi sağlığımıza kavuşturacak hekimlerimiz yok.
Türk Tabipler Birliği başkanı başta olmak üzere hatırlayın en son bir FETÖ kaçkını ile bir röportaj yaptı değil mi? PKK televizyonlarına çıkıyor. Ne kadar Türkiye'ye karşı mücadele eden terör örgütü, bölücü aşırı sol unsur varsa onların sözcülüğünü yapıyorlar. Türk hekimlerinin ya da Türk doktorlarının sözcülüğünü yapmıyorlar. Bu çok açık net. Dolayısıyla biz bunu reddediyoruz ve kınıyoruz."