AK Parti’ye puan kaybettirenler kimlerdir? Diyerek bir soru ile karşılaşmış olsam vereceğim yanıt hiç tereddütsüz ‘Bürokratlar, AK Partili yerel yöneticiler’ diye yanıt veririm. Bu yanıtı verirken de gerekçelerimi sıralamam gerekirse onu da izah etmemde hiç sıkıntı görmem…
İktidara en çok puan kaybettirenlerin başında bürokratlar geliyor. İktidarın eteklerine yapışan bu bürokratlar, iş başına geldiklerinde kendilerini oraya getirmeye yardımcı olan yerel siyasetçilerin emrine giriyorlar. Sorumlu hissettikleri kişilerin yardımına koşup diğer vatandaşların işlerini o siyasetçilerin oluru olmadan sanki yapmamak, yerine getirmemek adına ayak sürüyorlar.
Hatta bürokratlar daha ileriye giderek ‘adalet’ ölçüsünden uzaklaşıp ortaya çıkan olumsuzluk nedeniyle AK Parti’nin politikalarını da zarar veriyorlar.
Yerel yöneticiler, belediye başkanları, meclis üyeleri, parti yöneticileri de bu kategoriye dâhil olmak üzere uygulamaları ile halkın tepkilerine neden olup sürekli eleştirilir noktada duruyorlar. Uyarıları dahi dikkate almadan ‘kendi yöneticilik anlayışı ile’ verdikleri zararı kalıcı noktaya getiriyorlar.
Aslında bu gerçeği iktidarın kendisi de biliyor. Gelen şikâyetlerden, açılan soruşturmalardan olayın farkında olan iktidarın anında müdahil olması gerekiyor. Gelin görün ki gerek bürokrasinin gerekse de yerel siyasetçilerin ve yöneticilerin verdiği zararı bertaraf etme noktasında gayret içinde olmadıklarını ne yazık ki müşahede ediyoruz.
Yönetici… Adı üzerinde yönetme kabiliyeti olması gereken kişi…
Bizdeki yöneticiler sanki ‘yönetme’ dercesine kendisine çalışan yönetici tipleri. Size bu konuda Adana’da ona yakın kurumun yöneticisini örnek olarak gösterip ‘AK Parti’ye zarar veriyorlar’ sözüme dayanak olacak isimlerle süsleyebilirim.
Buna da bir Adanalı olarak, bir yurttaş olarak inanın üzülüyorum. AK Parti’nin son dönemlerinde bu zarar verme olayı hat safhaya ulaştı. Sanki zarar verenler ‘korkmamaya başlamışlar. Arkalarını sağlama dayamışlar gibi hareket ediyorlar.
AK Parti’nin akil insanlarının da gruplaşma içinde olması aslında bu zarar verenlerin elini güçlendirip onları iştahlandırıyor. Birinin yanlışını diğeri sahiplenerek kapatmaya çalışıyorlar. Ekipçilik ruhu içinde hareket edilmeye başlanılması da bu zarar verenleri ümitlendirerek daha çok zarar verme noktasına taşıyor.
Kendi adıma bu tür arızalı durumları gerek gazetemizdeki haberlerimizde gerekse de köşe yazılarımızda sürekli dile getiriyorum. Ne yazık ki duyarsızlık o kadar üst noktaya gelmiş ki özellikle bürokraside ki ‘yandaşlık’ nedeniyle basında çıkan haberleri dikkate almama gibi bir eğilim son dönemlerde hat safhaya ulaşır oldu.
Biz kaybetmeyiz. Kaybeden biz olmayız. Toplumun sesi olmak adına duyulan rahatsızlığı dile getirirken dikkate alması gerekenler eğer susar ise bunun faturası kimseye değil, partiye kesilir. Sokaktaki insanın muhatabı bürokrasi değil, onu buraya taşıyan siyasi iktidar oluyor.
İnşallah bir etkili, yetkili isim çıkar da ‘sizin de bildikleriniz varmış, yazdıklarınız varmış’ diyerek basındaki gelişmelere kulak verirler. Kulak verirseler kendileri kazançlı çıkarlar. Bizden hatırlatması…