Ülke ekonomik anlamda yangın yerine dönmüş, ekranlarda Türkiye’nin tüm sorunlarından anlayan isimler yorum yaparken konu ekonomiye gelip dayanınca ‘Türkiye’nin tek meselesi ekonomi mi?’ diyerek yorum yapmaktan imtina ediyorlar.
Nöbetçi yorumculardan fazlaca ne bekleyebilirsiniz ki!
Bütün yaygın televizyonlar ağız birliği etmiş gibi aynı konu üzerinde muhalefetin ortaya koyduğu bir sorunu masaya yatırıyorlar. Gazeteci ve akademisyen olarak davet edilen konuklar ‘nöbetçi yorumcular’ olunca her konuda aldıkları tavır aynı oluyor. Muhalefete mensup iseler iktidarı, iktidara mensup iseler muhalefeti ‘eskiyi yeniyi karıştırarak’ yerden yere vuruyorlar.
Sanıyorlar ki inandırıcıyız!
Aslında ekranlarının başında bu nöbetçi yorumcuları izleyenler inanın sıkılıp kanal değiştiriyorlar. O vakit bu programlar dışında yayın yapan kanallara geçerek adeta protesto ediyorlar.
Memleketin medyasının içine düştüğü duruma bir medya görevlisi olarak inanın üzülüyorum. Gazetecilik mesleğinin tüm kurallarını ceplerine koyarak ekrana çıkanların tek kaygıları kendilerine verilen görevi yerine getirmek! Böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Savunmalarına baktığımızda da ‘memlekette ekonominin kötü olduğunu bizlerde biliyoruz’ diyerek cümleye başlıyorlar. Türkiye’nin tek sorununun ekonomi olmadığını belirterek de kendilerine manevra kabiliyeti için yer açıyorlar.
Hoş, onların söyleyemediklerini yerel basın olarak bizler dile getiriyoruz. Çarşı pazardaki yangını, ekonomideki bu açmazları gazetelerimizde dile getirip yetkililere duyurmaya çalışıyoruz. Elimizden gelen de ancak bu kadar oluyor.
Konu ekonomiden açılmış iken sokak röportajları yapan bir kanalı izlerken ilginç bir olayla karşılaştığım için bu ilginç olayı sizlere aktarmak istiyorum. İki arkadaş günlük yevmiye ile çalışıyorlar. Yani iş buldukları gün işe gidiyorlar. Gitmedikleri gün ise iş arıyorlar.
Gazeteci meslektaşımız soruyor. ‘İşe gitmediğiniz gün ne yer, ne içersiniz?’ diyor.
Aldıkları yanıt, ‘Saat öğlenden sonra 3 olmuş. Daha ağzıma lokma koymadım’ oluyor. Cebinde 20 lira para çıkıyor gençlerin. Bir simit 4 lira. Bir bardak çay 5 lira… Memleketimin insanlarının düştüğü duruma bakın.
Pazar yerinde emekli feryat ediyor. En fazla beslenmeye ihtiyaç duyduğumuz ortamda ‘beslenemiyoruz’ diyerek feryat ediyor.
Asgari ücretli ayın 15’i geldiğinde aç olduklarını belirterek feryat ediyor. Memurun hali ortada…
Böyle bir durum varken ekranlarda ülkenin meselesini tartışan nöbetçi yorumcular ‘tuzu kuru’ bir şekilde edebiyat parçalıyorlar!
Temennimiz odur ki bu sıkıntılar bir şekilde aşılsın. Ülke ekonomik anlamda düzlüğe çıksın. O vakit bakalım bu nöbetçi yorumcular ne yapacaklar? Bu arada bu nöbetçi yorumcular artık öyle böyle insanları sıktılar ki, insanlar yüzlerini görmek istemez duruma geldiler.
Nöbetçi yorumculardan birisinin başına hırsızlık olayı geldi şükür ki o isimi ekranlarda görmüyoruz artık…
Hani diyorum, bu nöbetçi yorumcuları görmemek için her birinin başına bir şeyin gelmesini mi bekleyelim!
Ne dersiniz?