İYİ Parti’den istifa eden Yavuz Ağıralioğlu’nun yeni bir parti kuracağına dair siyasi kulislere yansıyan bilgiye ulaşınca ‘siyasetçi ile gazetecileri’ kıyaslama ihtiyacı duydum.
Genel seçimlerde eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday gösterilmesinin ardından partisinden istifa eden Yavuz Ağıralioğlu, bir süredir yeni kuracağı partisi için sinyaller veriyor.
27. Dönem İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’na gazeteciler parti kurma çalışmaları ile ilgili gelişmeleri soruyorlar.
Partinin sonbaharda kurulacağını ve isminin henüz netlik kazanmadığını söyleyen Ağıralioğlu, kurulacak yeni partide mevcut milletvekillerinden isimlerin olabileceğini de ifade ediyor.
Siyasi partilerden istifa ederek bir süre bağımsız kalan en az 5 isim bugüne kadar siyasi parti kurdular. Kurdukları partiler ise ‘tabela partisi’ olmaktan ileri gidemedi.
Yüzde 1’in altında aldıkları oylarla kendilerini avutup durdular! Hatta bir kısım partilerin genel başkanları kendilerine siyaset anlamında başka partiden yer bulup milletvekilliği verilince partilerini kapatıp geride bıraktığı kendisine inanan insanları da yüzüstü bırakıp partilerini kapattılar.
Örnek mi? Mustafa Sarıgül…
Yavuz Ağıralioğlu’nun da kuracağı parti diğer tabela partilerinden farklı olmayacak. Yine de kendisine başarılar dileyelim.
Ben siyasi parti kurma yarışına girenleri gazetecilere benzetiyorum.
Nasıl mı? Hemen izah edeyim isterseniz.
Yaygın gazetelerde müdürlük yapan gazeteciler, o yaygın gazetelerde görev yaparken gazetenin gücü ve isminden ötürü kimi ararsalar telefonlarına o aradıkları kişiler çıkınca ‘ben güçlüyüm’ hissine kapılırlar.
Yaygın gazetelerden veya yerel gazetelerden bir şekilde ayrılınca biraz da o hissin etkisi ile giderek kendi gazetelerini kurarlar. Bu gazeteleri aylık veya haftalıktır.
Sonra bakarlar ki, yaygın ve yerel gazetelerde yönetici iken buldukları gücü kendi gazetelerini kurduklarında bulamazlar. Çünkü o güç kendilerinde değil, temsil ettikleri gazetelerdedir.
Akabinde de ya gazetelerini kapatırlar, ya da akıllarına düştükçe, ihtiyaç duydukça gazete çıkarmaya devam ederler.
İşte siyasetçilerde aynen böyledir. İstifa ettikleri partilerin kendilerine bahşettiği gücü, kendi güçleriymiş gibi görüp parti kurarlar. Sonrasında da başka partiler gel bize katıl diyerek çağrı yapınca koşar adım oraya giderek kendilerine siyasi etiket bulurlar.
Buradan baktığımda ben siyasi parti kuranlar adına böyle görüyorum.
Elbette benim gibi düşünmeyen okuyucularımızda olacaktır. Saygı duyarım. Lakin yaşanmış o kadar çok örnekler vardır ki bu anlamda yakın tarihte Memleket Partisi’ni ve Muharrem İnce hadisesini gözlerinizin önüne getirirseniz ne demek istediğimi anlarsınız.
Geçmişte CHP’den ayrılan ve Yeni Türkiye Partisi’ni kuran İsmail Cem’i hatırlayın. Yine CHP’den ayrılan Emine Ülker Tarhan’ın Anadolu Partisi’ni hatırlayın. Yusuf Bozkurt Özal’ın Yeni Partisi’ni hatırlayın. Hasan Celal Güzel’in Yeniden Doğuş Partisi’ni gözünüzün önüne getirin.
Daha bu örnekleri çoğaltabiliriz…
Yola çıkana ‘yola çıkma’ denilmez. Çıktıkları yolda başarılar dilerim ama bence akıntıya kürek çekiyorlar. Aslında kendilerine çalışacakları kesin gibi…