MHP’nin Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız, dün sosyal medya hesabından bir açıklama yapmış ve insan hakları sözleşmesi ile Anayasa’yı kaynak gösterip her ikisine de vurguda bulunmuş.
Yıldız’ın ifadeleri aynen şöyle: “Hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, iyileşinceye kadar infazın geri bırakılması tartışma konusu olmamalıdır. İnsan Hakları Sözleşmelerinde ve Anayasamızın 17. maddesinde belirtildiği üzere; ‘her insan doğuştan gelen yaşama hakkına sahiptir.’ İnsan hakları içinde değer sırası bakımından ilk sırada yer alan yaşama hakkı diğer tüm hakların varlık sebebidir.
Devlet bu hakka saygı göstermekle yükümlü, etkin olarak korumakla görevlidir. Hükümlü ve tutuklular ile gözaltına alınan kişiler bakımından yaşama hakkı özel bir öneme sahiptir. Çünkü bu kişiler devletin denetimi ve gözetimi altındadır."
Ne güzel söylemiş İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasamız…
Peki, Anayasayı hapis cezasının infazı konusunda hatırlayan siyasetçi olarak Sayın Fethi Yıldız Bey her konuda Anayasayı hatırlıyor mu?
Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararlara saygı duyarak gerek MHP, gerekse de AK Parti bugüne kadar yaşanan birçok Anayasa ihlallerinde hassasiyet gösterdiler mi?
Bence göstermediler.
Keşke, bu duyarlılıklarını her Anayasa ihlali söz konusu olup toplumun her kesiminden ‘Anayasayı ihlal etmeyin’ çağrısı yüksek ses tonu ile geldiğinde siyasetçiler o vakit de İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasaya atıfta bulunarak görüşlerini ortaya koysalar.
Ne kadar güzel olur değil mi?
Siyasetçilerin değişik zamanlarda ve zeminlerde temel kanunlar ve yasaların uygulamalarında çıkan aksaklıklarda farklı görüşlere sahip olmalarına ne yazık ki ülke insanı olarak alıştık.
Sayın Yıldız’ın hapis cezalarının infazı konusundaki görüşlerini katılmamla birlikte, bugüne kadar yaşanmış olan ve halen yaşanmaya müsait olan konularda da İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasayı hatırlamalarını kendilerinden beklediğimi belirtmekte yarar görüyorum.
İktidarın küçük ortağı olarak MHP’nin toplumun her kesiminden gelen taleplere yönelik kulak kabartıp halkın talebini ‘Cumhurun talebi’ diyerek algılayarak hassas davranması gerekir. Hassasiyet aynı zamanda partiye de artı katar.
“Göç gide gide düzelir” derler ama ülkemizde maalesef göçün hiç düzeldiği yok!
İnsanların her konuda mutsuz olduğunu gören siyasi iktidarların sorunu çözme adına anında harekete geçmeleri gerekir ki, o vakit ‘Siyasi partiler ve demokrasi, insanlar için böyle zamanlarda vardır’ savını pekiştirmiş olsunlar.
Mutlu yarınlara kavuşmak dileğiyle diyelim…