Dün Adana-Ceyhan depreminin 23. Yıldönümüydü. Deprem anını en şiddetli şekilde yaşayanlardan biri olarak Allah bir daha o anı bizlere yaşatmasın diyorum.
27 Haziran 1998 tarihinde deprem felaketini yaşayan 145 insanımız hayatını kaybetti, bin 517 insanımız yaralandı, 48 bini az hasarlı, 19 bini orta ve 9 bini ağır hasarlı olmak üzere yıkılanlar da dâhil, 76 bin konut ve işyeri depremden etkilenmişti.
Tamam deprem bir doğa olayıdır, bu doğa olayını engelleyemeyiz. Ama alacağımız önlemlerle afete dönüşmesinin önüne geçebiliriz. Bunu sağlamak ancak devlet, kurumlar ve vatandaş olarak her kesimin üzerine düşeni yapması ile olur. Peki aradan geçen 23 yıl içerisinde üzerimize düşenleri yaptık mı? Bence hayır.
Bu süre içerisinde kentimiz hızla gelişmiş ve göçler alarak hızlı ve çarpık kentleşme artmıştır. İmar afları nedeniyle sorunlu can ve mal güvenliği olmayan yapılar çoğalmış durumda. Yani deprem açısından riskli yapı stoku da bir hayli armış vaziyette. Bu durumu ben dahil herkesin bilmesine karşın nasıl önlem alınmaz şaşıyorum.
Depremlerin afete dönüşmemesi için yapılması gerekenler aslında çok basit. Öncelikle riskli binaların yenilenmesi kalanlarında güçlendirilmesi gerekiyor. Yeni yapılarda deprem mevzuatına uygun yapılmalı. Bunun içinse etkin denetim şart. Rant, çıkar ve siyasi hesaplar yapılmamalı. En kısa zamanda afet master planı hazırlanmalı ve Büyükşehir ile ilçe Belediyelerinde afetlerle ilgili olarak birimleri kurulmalı.
Kurulmalı diyeceğim ama geçtiğimiz aylarda Adana Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Deprem Daire Başkanlığı oluşturulması teklifinin gönderildiği komisyonda reddedildiğini hatırlatalım.
Bunların çözümü için adımlar atılmadığı sürece, bir doğa olayı olan depremler ne yazıktır ki doğal afete dönüşmeye ve telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmaya devam edecektir. İyi haftalar.