Türkiye'de kadın olmak hakikaten çok zor. Neden mi diyecek olursanız buna hemen hemen hergün kadınların maruz kaldığı korkunç şiddet haberlerine tanık oluyoruz.
Son olarak Kırıkkale’de Emine Bulut’un eski eşi Fedai Varan tarafından 10 yaşındaki çocuğunun gözleri önünde öldürülmesi toplumun tüm kesiminde adeta infial yarattı. Cinayet haberini sosyal medyada görür görmez adeta ‘’içim yandı’’
Cinayeti işleyen koca hakkında ağzımdan öylesine kötü kelimeler, küfürler döküldü ki anlatamam. Gerçi yabanin yaptığına ettiğim küfürler inanın az bile. Emine’nin son sözleri ve kızının haykırışı halen kulaklarında resmen içim kanıyor. Benim gibi toplumun hemen her kesimi Emine’nin son haykırışı olan ‘’Ölmek İstemiyorum’’ çığlığını vicdanlarında hissetmiştir.
Bu çığlığı aslında asıl biz kadınlar yüreklerimizde daha da bir derinden hissettik. Nasıl hissetmeyelim. Gün geçmiyor ki; ülkemizde kadına şiddet olmasın.
Hemen hemen her gün hem cinslerimizden biri erkek şiddetine maruz kalıyor. Bunlardan kimisi ölüyor, kimisi de hastanelere kaldırılıyor.
Yapılan araştırmalara göre sadece bu yıl içerisinde erkekler tarafından 223 kadın ‘’ölmek istemiyorum’’ diye haykırmış. Bu şiddete bir türlü son veremiyoruz. Neden veremiyoruz bunu da anlamak mümkün değil. Önlemek için kanunlar da çıkartıldı. İşte bence asıl mesele burada.
Kadın cinayetlerini önlemek üzere konulan 6284 sayılı koruma kanunu ve İstanbul sözleşmesi tam olarak uygulanmalı. Kadına şiddet uygulayan her kim olursa olsun kanundaki karşılığı neyse cezalandırılmalı. Katillere verilen iyi hal ve tahrik indirimi asla uygulanmamalı.
Emine Bulut’un katledilmesi inşallah son olur diyeceğim ama olmayacak biliyorum. Biz kadınlar bu cinayetlere asla sessiz kalmamalıyız. Sessiz kalmak alışmak demektir. Alışmamak için de sesimizi daha gür bir şekilde her platformda ‘’Ölmek istemiyoruz’’ diyerek çıkartmalıyız.