Gıda kayıpları ve israfı, açlık ve kötü beslenme ile birlikte küresel sorunlar arasında ilk sırada yer alıyor. Gıdaki israfın önüne geçilmesi amacıyla hemen herkes kendince bir takım öneriler dile getiriyor. Ancak bu önerilerin uygulanması tamamen lafta kalıyor.
Tüm uyarılara karşın ekmek, su, gıda ürünleri ya da enerji gibi birçok konuda israfın boyutu her geçen gün artıyor. İsrafın ne dinimizde ne de kültürümüzde yeri olmamasına karşın israf boyutları katlanıyor.
Birleşmiş Milletler son Gıda İsraf Raporuna göre ülkemizde her yıl 7,7 milyon ton yiyecek çöpe atılıyor. Oysa sağlıktan sonra gıdanın, suyun ve enerjinin sağlık kadar önemli olduğu yaşadığımız son salgından sonra görüldü. Bunun yanında gıda fiyatlarının yükselmesine karşın sebzenin yüzde 25’i, meyvenin ise yüzde 40’ı tarladan tezgahlara gelene kadar ya da evlerimizden çöpe atılıyor.
İsrafın boyutları maalesef sadece gıda ile değil su, enerji gibi birçok konuda da yapılıyor. Üstelik bu israfın yüzde 70’e yakını gelişmiş ülkelerde yapılıyor. Damlatan muslukları tamir ettirmeli, ihtiyaçtan fazla ekmek, gıda, kıyafet ya da ayakkabı gibi ürünleri almamalı, kullanılmayan ışıkları kapatmalıyız.
Yapacağımız ufak tasarruflar hem cebimize hem ülke ekonomisine hem de doğaya faydalı olacaktır. İsrafı durdurmayı bir şekilde başarmalıyız. Şayet bunu başaramaz isek enflasyonun düşmesini de beklemeyelim. İsrafa ''dur'' demeyi öyle ya da böyle başarmalıyız. Bozulmaya yakın gıda ürünlerinden faydalanmayı öğrenmeli, artan yiyecekleri sokak hayvanlarına ayırmak gibi alışkanlıklar edinmeliyiz.
Tüm bunların yanında israfın önüne bütçemize katkıda bulunmak için geçmeliyiz. İsraf değil aksine tasarruf etme devrinde olduğumuza hiçbir zaman unutmamalıyız.