Koronavirüs belası 10 ayı aşkın süredir hayatımızın adete bir parçası oldu. Yaşam alanımızın hemen her alanını etkiliyor. Bu virüse yakalanan hasta sayısı da her geçen gün artıyor. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı 14 Kasım günkü verilere göre hasta sayısı 3116 duyuruldu. Böylece toplam hasta sayısı 411 bin 55'e ulaştı. 92 kişinin hayatını kaybetmesiyle toplam vefat sayısı 11 bin 418'e çıktı. 29 Temmuz'dan bu yana açıklanan ağır hasta sayısı, 3423'e ulaşarak en yüksek seviyeyi gördü.
Dünyaca ünlü Türk Doktor Mehmet Öz de bu konuda yaptığı açıklamalarda, ‘’Koronavirüs’ten kaçış yok, istisnasız hepimiz yakalanacağız. Ama ne kadar geç kalırsak o kadar iyi'' diye açıklama yaparak önlemleri sıralamış.
Benim Mehmet Öz ve diğer doktorlarımızın yaptığı açıklamalardan anladığım, bu virüsün daha bir süre yaşamamızdan çıkmayacağı yönünde. Devletimizin de son olarak 65 yaş üstüne sokağa çıkma kısıtlaması ve açık alanlarda sigara içilmesini yasaklaması da bunu gösteriyor.
Dediğimiz gibi virüs yaşamımızın her alanını etkilemeye devam ediyor. Bir süre de etkilemeye devam edeceği de aşikâr. Öğrenim gören çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim hayatı da alt üst olmuş durumda.
1, 2, 3 ve 4'üncü sınıf ile 8'inci sınıflarda haftada 2 gün, 6'şar ders saati olmak üzere toplam 12 ders saati yüz yüze eğitim yapılıyor.
Lise hazırlık sınıfları ve 12'nci sınıflarda ise haftada 2 gün, 8'er ders saatinden toplam 16 ders saati de yüz yüze gerçekleştiriliyor.
Bu sınıflardaki öğrencilerin yüz yüze eğitime katılımı zorunlu değil, isteğe bağlı oluyor.
Üniversitelerin çoğu ise Mart ayından bu yana uzaktan eğitim yöntemi ile eğitim veriyor. Bu yıl yüksek öğrenim hayatına başlayan öğrenciler, online ortamda kayıtlarını yaptırdıklarından kazandıkları üniversiteyi bile daha göremediler.
Uzaktan eğitim yönetiminin ne kadar sağlıklı olduğu da tartışılıyor. Birçok üniversite öğrencisi sohbetlerinde uzaktan eğitimin sağlıklı olmadığını ve bir an önce yüz yüze eğitime geçileceği günü bekliyor. Virüsün artış gösterdiği bu günlerde üniversiteleri açıp ülke genelinde yoğun bir seyahat harekâtı başlayacağından bulaşın daha üst seviyelere çıkmasından endişe ediliyor. Bu endişede olanlar hiçte haksız değiller. Üniversitelerde yüz yüze eğitime başlamak demek virüste bugüne kadar yapılanın mücadelenin bir anda heba edilmesi anlamına geliyor.
Öğrencilerde yüz yüze eğitim istiyor. İşte bu noktada benim önerim gençlerin bulundukları kente yani memleketlerindeki üniversitelerde ‘’misafir öğrenci’’ statüsünde öğrenimlerine yüz yüze devam etmeleri. Olur mu olmaz mı? Bilemem bu konudaki kararı yetkililer verecek. Benimkisi sadece bir öneri. Nasıl olacağı yönünde tartışılmalı ve değerlendirilmeli. İyi haftalar.