Mübarek ay içerisindeyiz.
Mübarek ay içerisinde mübarek günleri yaşıyoruz.
Bu mübarek ay ve gün için Peygamber Efendimiz (sav) Mescidi Nebevî’nin minberine çıkarak ümmetine şöyle seslendi: “Mübarek Ramazan ayına kavuştunuz. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennetin kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve azgın şeytanlar bağlanır.”
**
Ramazanın, manevi hayatımızda özel bir yeri vardır. Ramazan sabır, şükür, tövbe ve tefekkür ayıdır.
Ramazan, bin aydan daha hayırlı Kadir gecesini içinde saklayan en şerefli aydır.
Ramazan ibadettir, berekettir, mağfirettir. Ramazan taattir, hayır ve hasenattır.
Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre, Ramazan ayının ilk gecesi olunca, bir melek şöyle seslenir: “Ey iyilik isteyen! İbadete ve kulluğa gel! Ey kötülük isteyen! Günahlarından vazgeç!”
**
Ramazan, oruç ile anlam bulur. Oruçlarımız her şeyden önce bir sabır, irade ve merhamet eğitimidir. Bizi iştah ve hevesin, gayri meşru istek ve arzuların esiri olmaktan koruyan birer kalkandır.
“Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” âyeti, orucun gayesinin her türlü kötülükten ve günahtan uzak durmak olduğuna işaret eder.
Allahın Resûlü şöyle buyurur: “Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya söverse, ‘Ben oruçluyum!’ desin.”
**
Ramazan, hayat kitabımız Kur’ân’ın indirilmeye başlandığı aydır. Yani kuran ayıdır. Kur’ân, her çağda ve her coğrafyada insanlara en doğru yolu gösteren rehberdir. Kur’ân ruhlara şifa, kalplere rahmettir.
Kur’ân, bize Rabbimizi tanıtır, sorumluluğumuzu bildirir, ahireti hatırlatır. İnsan olmanın anlamını ve insanca yaşamanın sırlarını öğretir.
**
Ramazan, aynı zamanda kötü alışkanlıklara son verme, iyiden, güzelden yana yeni sayfalar açma fırsatıdır. Ramazan sayesinde hayırlı işlerde yarışalım, iyiliğe yatırım yapalım, kötü sözden ve amelden uzak duralım.
Birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızı gönülden hissedelim Bu vesile ile. aramızdaki sevgi ve saygı bağlarını güçlendirelim.
Allahım bu necip milleti diri, ümmeti bir eyle!
**
BİR HADİS
Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: "Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız" buyurmuştur.
(Buhârî,)
BİR SORU;
Cenaze öldüğü yerden başka bir yere nakledilip defnedilebilir mi?
CEVAP;
Kişinin, öldüğü yerin kabristanına defnedilmesi müstehaptır.
Nitekim sahabe-i kiram genelde vefat ettikleri yerde defnolunmuşlardır. Ancak, cesedin bozulmasından endişe edilmiyorsa cenazenin başka bir memlekete taşınmasında ve oraya gömülmesinde dini yönden bir sakınca yoktur. Ashaptan Sa’d b. Ebi Vakkas ve Said b. Zeyd’in (r.a.) Medine’nin dışında bulunan Akik’da vefat ettiği ve Medine’ye nakledildiği rivayet edilmiştir
Kabrin açılarak içindekilerin başka bir yere nakli konusuna gelince; kabrin bulunduğu yerden yol geçmesi, su altında kalması veya bulunduğu yerin başkasına ait olup sahibinin orada cenaze defnine izninin bulunmaması gibi zorunlu bir durum bulunmadıkça, ölünün başka bir mezarlığa nakledilmek üzere, defnedildiği yerden çıkarılması caiz değildir.