Velhasılı, kazanmak için kati surette birleşmesi gereken muhalefetin bölünmeye ve karşıdan gelen saldırılara bu kadar açık olmasının sebebini, bizzat CHP yönetiminin yaptığı hatalardan başka bir yerde aramak da mümkün değil.
CHP'deki parti içi muhalefete yapılan mahalle baskısı, ağzını açanın ihraç edilmekten kurtulsa dahi çemberin dışına itilmesi konusu açılmışken Muharrem İnce'nin adını anmadan geçmek de mümkün değil. İnce tartışmasına girme niyetim yok, ancak İnce'nin CHP dışarısında oyları bölmekle suçlandığı, Ali Babacan'ın ise ittifak içerisinde yer alıp ikinci turda İnce'ye değil Erdoğan'a oy vereceğini gerine gerine söyleyebildiği bu mutant muhalif yapının eleştirilere açık olmasına şaşırmak da mümkün değil.
İlhan Cihaner'in adaylığının binbir dalavereyle engellendiği kurultayda, öncesi ve sonrasında yapılan hatalar yapılmasa, parti içi demokrasi ve eleştiri mekanizmaları muhafaza edilebilmiş olsa, büyük hata ve yanlışlar belki henüz parti dışına çıkmadan engellenebilir, belki böylelikle de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaybedilmesinin önü kesin olarak kapatılabilir, seçmenin içi rahat bir şekilde güvenip arkasında birleşebileceği bir muhalif yapı kurulabilirdi. Belki partinin sol kanadının dağıtılması önlenebilir, Davutoğlu ve Babacan'dan çok daha büyük potansiyele sahip olan sol oyların, en azından bir kısmı, solu dekorasyon olarak gören Cengiz Çandar'ların, kimlik siyasetinin arkasında kaybolmuş olan Yeşil Sol Parti ve peşinde parlamento hevesiyle solculuk oynayanların insafına bırakılmamış olurdu.
Bugün artık bunlar için çok geç... Bugün önümüzdeki seçimi Kılıçdaroğlu'nun kazanması ve hastanın komadan çıkarılması için elimizden geleni yapma zamanı. Yarının kavgasını ise yarın yapacağız. Bu bağlamda yazıyı, başlığa da çıkardığım bir umudumu paylaşarak bitirmek istiyorum.
Geçtiğimiz hafta Muharrem İnce'nin, kumpas davaları kapsamında Başsavcıyken tutuklanan İlhan Cihaner'in bugün CHP'den Milletvekili adayı ol(a)madığı, ancak o dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in CHP listesinde olduğunu hatırlattığı konuşması ciddi bir tartışma yaratmıştı. İşte daha önce defalarca yazdığım ve bu yazıda da değindiğim, CHP yönetimindeki oligarkların yaptığı bütün nobranlıklara rağmen İnce'nin açıklamasına İlhan Cihaner'in verdiği cevabın hem ülkemiz hem de CHP'nin geleceği açısından tarihsel bir değere sahip olduğuna inanıyorum.
İlhan Cihaner'in özetle kendi mağduriyeti üzerinden CHP'nin eleştirilmesini doğru bulmadığını söylediği, ancak bunun sol ve laik değerler üzerinden verilen parti içi mücadeleyi kesintiye de uğratmayacağını ifade ettiği açıklamasının, bugün alınabilecek en doğru tavır olduğunu düşünüyorum.
Cihaner'in bu tavrı, CHP yönetiminin göstermeyi başaramadığı ve bu sebeple bir çuval inciri berbat ettiği parti içi demokrasi anlayışının önemli bir örneği olarak kayıtlara geçmeli, parti içerisinde ve delegelerce de dikkate alınmalı ve ileride de hatırlanmalıdır. Bu tavır, bugün gerek CHP'nin, gerekse de muhalefetin içinde bulunduğu kaotik duruma sebep olan, seçimleri riske atan, seçim kazanılsa dahi seçim sonrası tufan bir Türkiye vaadeden hatalı davranış ve kararlara nazire yaparcasına bir umut ışığı olarak parlıyor.
Ne CHP'deki oligarklara, ne de siyaset içerisine yuvalanmış olan düzen bekçisi güçlere rağmen ülkemizde umudu besleyen sol değerler öldürülemiyor... (SON)