Malum Esenyurt Belediyesi'ne terör, Beşiktaş Belediyesi'ne rüşvet ve yolsuzluk gerekçesiyle operasyon yapılması ve sonunda Erdoğan tarafından "Turpun büyüğü heybede" açıklaması, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Özgür Özel tarafından, "Bu savaş ilanıdır ve kabul ediyoruz." şeklinde yanıtlandı...
Türkiye'nin kırmızıya büründüğü 31 Mart seçimleri ile Erdoğan'ın bütün devlet imkânlarını kullanarak, Cumhuriyet Halk Partisi'ni belediyeler üzerinden suça bulaşmış ve kirli göstermeye çalıştığı bugün arasında sadece 9 ay 20 gün var.
Hemen herkes "Turpun büyüğü heybede" göndermesi ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kastedildiğini konuşuyor. İstanbul'un yanında diğer belediyelerde de operasyon yapılıp yapılmayacağı bilinmemekle beraber, tek başına İstanbul'a operasyon dahi CHP'ye operasyon demektir. Peki, 31 Mart seçimlerinde ezici bir zafer kazanan CHP neyi doğru yap(a)madı da parti devletin ağır bir saldırısının altında eziliyor? Bu soruyu, Genel Başkan koltuğunda oturan Özgür Özel'in yanıtlaması gerekiyor...
İpucu olması bakımından, seçimlerin üzerinden geçen dokuz ayda Özel'in hata yaptığını ifade ettiğim ve yazılarımda değindiğim konular arasında 31 Mart sonrasında ne Parti Meclisi'ne, ne de MYK'ya danışmadan "Erken seçim talebimiz yok." açıklaması yaparak, köşeye sıkışmış Erdoğan'ı genel seçimlere zorlayıp öldürücü darbeyi indir(e)memesi; halkın büyük öfkesini yansıtan yerel seçimlerin hemen ardından iktidarı sıkıştırıp uygulanacak kemer sıkma programı ile halkın ezilmesine karşı çıkmak için mücadele etmek yerine iktidarla halkın öfkesi arasına girmek anlamına geldiği bilinen 'müzakere' edilmesi gibi konular var...
Yaşananların, Özgür Özel ve yönetiminin süreci doğru okuyamama ve buna uygun bir irade gösterememesinden kaynaklandığı, güç toplamasına izin verilen iktidarın saldırılarına karşı partiyi açık hale getirdiği kanaatindeyim. Aynı şeyleri yeni baştan yazmaya gerek yok... 31 Mart seçimlerinden hemen sonra 14 Nisan'da yazdığım 'Hemen seçim' başlıklı yazımdan alıntılamak gerekirse:
"Seçim sonuçlarının seçmenin öfkesini yansıttığını kabul edecek olursak, normal şartlarda bundan sonra olması gereken aslında çok açık: Muhalefetin, ekonomik yıkımdan kaçarak kendisine sığınan seçmene can suyu olacak bir ekonomik ve sosyal politikalar seti sunarak, için için yanan seçmene iktidardan kurtulma fırsatı yaratması gerekiyor. Yarın değil, hemen bugün..."
xxx
"Hal böyleyken, çiçeği burnunda CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, özellikle de henüz parti içinde tartışılıp politik bir gerekçeye dayandırılma fırsatı bile bulunamamışken erken seçim çağrısı yapmayacağını açıklaması manidar ve sorunlu görünüyor."
xxx
"Seçmenin muhalefete sığındığı bu yangın ortamında rasyonel olan, ana muhalefet partisi liderinin, erken seçim istememe tavrı mı, yoksa kendilerini bu duruma düşüren politikaları uygulayanları bir daha asla sandıktan çıkamaz hale getirme fırsatını seçmenin önüne koymak mı olmalıdır?
Demokrasilerde rakibini alaşağı etmenin en meşru yöntemi sandıksa ve bunun için bütün şartlar oluşmuşsa, ana muhalefet partisini, iktidarı alaşağı ederek kendisine kredi açan yoksulları krizin faturasından koruyacak hamleden alıkoyan ne olabilir sorusu hayati önem taşıyor. Yazının başında da değindiğim gibi, bir cinayet işleneceğini herkes biliyorken bu sessizlik neden?
Nedeni şundan: Son kurultayda yaşanan 'değişim'e rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminde krizin faturasını halka ödetmek dışında bir alternatife inanan hiç kimse yok. Mehmet Şimşek'in koltuğuna bugün CHP ekonomi yönetiminden herhangi birini oturtsak, Şimşek'in yaptığından farklı hiçbir şey yapılma ihtimali bulunmuyor...
Dolayısıyla 'Erken seçim çağrısı yapmıyoruz.' mesajı, neoliberalizmin dogmaları dışında bir ekonomik politikası olmayan bir parti yönetiminin omurga refleksidir. Bugün erken seçim istememek, 'Bizim farklı yapmayı vaat ettiğimiz hiçbir şey yok.' demektir. 'Kapitalizmin kriz-büyüme döngüsünün kriz dönemi bize denk gelmesin, ağzımızın tadı bozulmasının’ örtülü olarak kabulüdür."
Askeri stratejide, başlangıçta yapılan hataların başa bela olmaya devam etmesiyle ilgili, "Yığınakta yapılan hata savaşın sonuna kadar sürer." lafı vardır, ki siyasete uyarlaması da pek zor değil.
Buradan hareketle, Özel ve yönetiminin, partinin elde bulundurduğu avantajı erozyona uğratan, iktidarın toparlanmasına izin verip Erdoğan'ın savaş ilanına yol açan ölümcül yönetim hatalarının daha ağır sonuçlar üretmesinin önüne geçebilmek için Özel ve yönetiminin derhal olağanüstü kurultay çağrısı yapması ve güvenoyu talebinde bulunması ve içinde bulunulan sendeleme halinden çıkış için irade tazelemesi yapması gerekiyor.
Aksi takdirde tünelin ucundaki ışık giderek kararacak gibi görünüyor...