Burada yazdığım yazılar üzerine bazen çeşitli arkadaşlarımızla konuşuyoruz. İlginçtir, bazı arkadaşlarım görüşlerimin 'fazla' merkezde durduğunu düşünürken, ekonomik olarak daha liberal olanlar ise şakayla karışık beni 'fazla' solcu olmakla suçluyorlar. Tabii ki herkesin aynı şekilde düşünmesi mümkün değil, herkes her konuda aynı fikirde olmak zorunda da değil.
Margeret Thatcher, Yeni İşçi Partisi ve Tony Blair‘ı en büyük başarısı olarak adlandırırken aslında haklıydı. Muhafazakar Partisi 1997'de yenilgiye uğratıldığında seçimin galibi olan İşçi Partisi, Margeret Thatcher’ın neoliberal politikalarını benimsemişti. Yani Thatcher aslında kendi fikirlerini benimsemeye zorladığı rakibi tarafından mağlup edildi.
İşte neoliberalizmin arkasından eserek dünyaya yayılmasını sağlayan bu rüzgar, artık tersine dönmüş durumda. Dünya yeniden değişiyor.
Dünyadaki gelir uçurumunu ilk kez araştırarak ana akıma taşıyan Fransız ekonomist Thomas Piketty’nin kitabında çizdiği, dünya nüfusunun en zengin %1’i ile geri kalan %99’u arasındaki gelir uçurumunu gösterdiği grafik, 2008 krizi sırasında Wall Street’i işgal eden eylemcilerin sloganına ilham verdi: “Biz Wall Street’i işgal eylemleri kapitalizmin kalbi olan ve on yıllardır tüm dünyayı komünizm ve sosyalizm nefretiyle dolduran ABD’de, kendisine demokratik sosyalist diyebilen bir başkan adayının yolunu açtı. Bernie Sanders’ın popülaritesi, kırk yıllık merkez politikacı başkan Biden’ın politikalarının, en solcu rakiplerinden bile daha çok sola kaymasına neden oldu.
İngiliz İşçi Partisinin eski lideri sosyalist Jeremy Corbyn, 2017 ve 2019 seçimlerini kaybetmiş olsa da, seçimi kazanan rakip Muhafazakar Parti’nin uyguladığı politikalar kendi manifestolarındakinden çok İşçi Partisi'nin politikalarına yakındı.
Yapılan bir araştırma, ABD’de sosyalizme olumlu bakan gençlerin sayısının, kapitalizme olumlu bakanlardan daha fazla olduğunu gösteriyor. Bundan 20 yıl önce böyle bir şey olacağı söylense muhtemelen kimse inanmazdı. İlginçtir, 1980’lerde neoliberalizmin dünyaya yayılmasına öncülük eden ABD başkanı Ronald Reagan’ın en büyük destek tabanı da genç seçmenlerdi.
Velhasılı, dünya değişiyor. Neoliberalizme yıllardır direnen insanlar, sonunda ana akıma taşınmış durumda. Bizler fikirlerimizin birçokları için hala radikal olarak görüldüğünün farkındayız, ancak bu bize yalnızca enerji veriyor. Değişimin kaçınılmaz olduğunu, piyasaların ve sermayenin boyunduruğundan çıkmış, daha kamucu, daha halkçı bir ekonomik modelin yalnızca zaman meselesi olduğunu biliyoruz.
AKP/MHP bloğunun 'antiemperyalist' kesildiği (!)CHP/İYİP ittifakının neoliberal ekonomi kurmaylarının bile çıkıp neoliberalizmi kötüleyerek oy devşirmeye çalıştığı şu günlerde, bu kandırıkçıları bir tarafa bırakıp, gerçek değişim için ezberleri bozmak, kapıları yeni fikirlere ve bu fikirleri taşıyanlara açmak gerekiyor.
SON