O halde tekrar etmek lazım, Türkiye'de sosyal devlet değil, sermayeyi beslerken fakiri yardımlara muhtaç bırakıp elinde tutmak için sadaka dağıtan, bunu da üretenlerin tepesine çökerek yapan bir ahbap çavuş kapitalizmi hâkimdir.
'İktidar sizin vergilerinizle devletin sırtından geçinen parazitleri ve yandaşlarını besliyor. Bu yüzden sosyal devlet kötüdür.' zokasını yutanlar ise sola ve sosyal devlete karşı düşmanlık besleyerek cevabı daha fazla kapitalizmde arıyor. Şeytani bir strateji sonucu ortaya çıkan trajikomik bir durumla karşı karşıyayız.
Peki, ne yapacağız? Bu sorunun doğru cevabını, gelir adaletsizliği ve adil bölüşüm meselesine dair gerçekleri açık açık yazmaktan çekinmeyen, daha doğrusu çekinmesi için bir sebebi olmayan medya organlarında yakalamak mümkün. Hangi safta yer alırsanız alın, dünyanın gidişatına direnmek mümkün değil. Dolayısıyla gelir adaletsizliği, adil bölüşüm gibi konulardan kaçmanın imkânı artık kalmadı.
Bu noktada bizim de Türkiye'de bazı kavramları tekrar yerine oturtmaya başlamamız gerekiyor. Zira artık saklanılamayacak olan bu konular gündeme geldiğinde, kimin hangi safta yer aldığının net olması önemli olacaktır.
Aksi takdirde vahşi kapitalizme savaş açmanın aşırı sağa kaldığı son İtalya örneğinde; ya da küreselleşme sebebiyle iş imkanlarının tükendiği koca koca eyaletlerin işçi sınıflarının, kendileriyle ilgilenir görünen tek kişi olduğu için blok halinde çareyi zenginlerin partisinin adayı Trump'ta aradığı ABD örneğinde olduğu gibi garipliklerle karşı karşıya kalmamız işten bile değil... AKP'nin (ya da artıklarının) sosyal devlet neferi kesilip fakirleştirdiği kitleleri geri topladığı, ülkenin en eğitimli kesiminin sömürülmekten bıktığı için Ali Babacan'ların (!) peşinde dolandığı garip, mutant bir alternatif evren hayal etmek çok da zor değil...
Mesela AKP'ye sosyal medyada yaygın olarak Allahçı Komünist Parti denildiğini biliyor muydunuz?
Cumhuriyetin yarattığı tüm değerleri kendinden önceki hükümetler gibi özelleştiren, çalışanın tepesine binip sermayeye hayal edemeyecekleri paraları kazandıran, ülkede yerli üretimin bitirilip akıl almaz cari açıklar verilmesinin şampiyonluğunu yapıp, bunu da yabancı sermayeye göbekten bağlanarak finanse etmeye çalışan AKP ve komünizm aynı cümle içerisinde?
AKP'nin devlet aygıtını kullanarak sermayeyi besiye çekmesi ve bunu sürdürebilmek adına sosyal yardım adı altında kurduğu sadaka düzenini sola, sosyal devlete yamamaya çalışanlara karşı Cumhuriyet devrimlerinin de bize mirası olan bu ilkeyi savunmak hepimizin görevidir.
Bu tür çarpıtmaların önüne geçmek için, Cumhuriyet değerlerini taşıdığını iddia eden parti ve siyasetçilerin, sosyal devletin gerçekte nasıl bir şey olduğunu önce kendilerine, sonra da topluma hatırlatarak neyin ne olduğunu açıkça anlatması gerekiyor.
Örneğin, çalıştıkları şirketlerin kârlılığı ve patronlarının açgözlülüğü uğruna ücretleri kuşa çevrilen, aldıkları maaşlarla İstanbul’da bırakın ev almayı, maaşlarının yarısını gözden çıkartmadan eli yüzü düzgün bir semtte ev bile kiralayamayan, buna rağmen verdikleri vergilerle var olan sadaka devletini finanse eden beyaz yakalı kesim...
Sırf kirasını ödeyebilmek için, bir ay çalışmasa evsiz kalacak şekilde aydan aya yaşayan, belki de nefret ettikleri işlerde aşırı saatler boyunca çalışmak zorunda olarak gençliklerini tüketen bu insanların ciddi bir çoğunluğunun çareyi daha fazla kapitalizmde arıyor olmasını aklınız alıyor mu?
Ya da soruyu tersten soralım, günümüz dünyasında beyaz yakalıları geride bırakan bir sosyal devlet anlayışı olabilir mi?
Daha önce de aynı ifadeyi kullanmıştım: İnsanlar bu düzenden nefret ediyor, ancak nefret ettikleri şeyin bu düzen olduğunun farkında değiller. (DEVAMI YARIN)