Geleceğin teminatı olan çocuklarınızın iyi bir eğitim alabilmesi adına emek ve para harcıyorsunuz, onların rahatı için tüm imkânlarınızı seferber ediyorsunuz. Ailenizin yanında eğitim ve öğretim görürken çok sıkıntı yaşamasanız da, üniversite kazanarak yüksek tahsilini yapmak istediklerinde asıl sıkıntı başlıyor sizin için.
Üniversite kazanmak adına çırpınan genç, kendi şehrinde olmayan bir bölümü seçmek zorunda kalıyor. Veya puanı yetmediği için başka şehirlerdeki istediği bölümleri yazmak zorunda olunca da dert başlıyor o andan itibaren.
Yurt sorunu öncelikli sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yeterli sayıda yurt yok, herkes yurtta kalamıyor. Özel yurtlar ve ev kiraları almış başını gidiyor. Geçen yıl 2 liraya kadar tutulan bir evin aylık ücreti İstanbul’da 4 bin liraya çıkmış. Pandemi sonrasında ev sahipleri de zam furyasının öncüleri arasında yerlerini almışlar.
Isınma, yeme, içme, yol parası derken altından kalkılamaz duruma geliyor üniversite öğrencisinin il dışındaki okuma serüveni.
Paralı özel üniversiteleri tercih eden gençlerin ayrı bir dertleri daha var. Burslu okumak. Okula başlarken burs miktarını yüzde 80’lere hatta yüzde 100’lere kadar veren özel üniversitelere, ders geçmede ortaya koydukları sıkıntı yüzünden bu kez burs miktarlarını düşürüp hatta ortadan kaldırarak velilere ‘pamuk eller cebe’ diyorlar.
Dört yıllık okul kazanmış olsanız da iki yıllık bir okul kazanmış olsanız da eğer ailenizin yanında okumuyor iseniz yapacağınız masraflar aynı oluyor. Yani altından kalkılamayacak kadar masraftan söz ediyorum.
Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun günün koşullarına göre geçmiş yıllara göre daha iyi imkânlara sahip olduğu bir gerçek. Ama yeterli mi? Bence değil. Üniversite eğitiminde bu zorlukları yaşayan bir kişi olarak öğrenci arkadaşlarımın durumunu çok iyi biliyorum.
Okul bitince ödemek zorunda kalacağınız geri ödemeli kredi ücretleri de ayrı bir konu. İş yok. Genç mezun oluyor ama işe giremiyor. İki yıl sonra aldığı kredinin geri ödeme parası bir şekilde isteniliyor. İlçelere kadar getirilen 2 yıllık okullar ve 4 yıllık okulların bitirseniz dahi işe yaramayan bölümlerinden mezun olanlar da bütün bu olumsuzluklar içinde ailelerine yük olarak mezun olup ‘işsizler ordusuna’ katılıyorlar.
Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi eğitim sorunu. Bir türlü rayına oturmadı. 20 yılda 8 bakan değişmiş. Hepsi de ayrı ayrı konularda direterek çocuklarımızı adeta denek haline getirmişler! Bir türlü de istenilen seviyeye eğitimi getirememişler. YÖK’ün tutumunu oturup günlerce konuşabiliriz.
12 Eylül Darbesinden sonra Kenan Evren’in icat ettiği YÖK’ün başına getirilen İhsan Doğramacı döneminde çocukların gözünün yaşına bakılmadan üniversiten atılmaların yaşandığı ülkeden daha verimli bir üniversite tahsili görülmeye kadar uzanan bir yolu kat ettik ülke olarak.
Kısa bir zaman dilimi içinde üniversiteler pandemi sonrasında eğitim ve öğretime başlayacaklar. Sancılı bir döneme gireceğiz yani. Velilerin ekonomisi zaten bozuk. Ailelerin durumları hiç iyi değil. Geçim sıkıntısı hat safhada. Üniversitede çocuk okutan ailelere Allah sabır versin, yardımcı olsun.
Çocuklarımızın da bu imkânsızlıklar içinde okumada çektikleri sıkıntıları bildiğim için onlara da Allah zihin açıklığı ve bol sabır versin diyorum.
Sözün özü, Türkiye’de düzeltilmesi gereken en büyük sıkıntılardan birisi de eğitim sıkıntısı. Hal çaresi var mı? Ümit ederim ki bulurlar. Başarılı bir eğitim ve öğretim yılı geçirmek dileğiyle.