Bu nasıl bir veda…
Bu nasıl bir ayrılık!
Böyle çekip gitmek var mıydı?
İplemediğin bir hayatı peşinde sürüklemekten niye çabuk vazgeçtin?
Herşeyin aceleydi!
Gidişin de acele oldu…
Konuşurken, bir şeyleri anlatırken, tepkini ortaya koyarken; hep dikine, hep muhalif, hep radikal, hep keskindin…
Azrail’in peşinde giderken neden bu özelliğini kullanmadın?
Ansızın solan gülen yüzün, gözlerimizin önündeki hayalin, bizi perişan eden yokluğun, zaten çekilmez hale gelen bu yaşamı daha da çekilmez hale getirecek!
Böylesine aniden, beklenmedik bir anda, bir vefa etme fırsatı bile tanımadan, bizleri böylesi bir acıyla başbaşa bırakarak, eyvallah etmediğin bir hayatı terkedip, öte yakaya gittin!
Kadehler öksüz, protest müzik yetim kaldı. Çilingir sofrası sensiz çekilmez artık!...
Sazlı-sözlü mecliste, TOKİ’nin duvarlarında yankılanan gür sesinle, bağıra bağıra söylediğimiz marşlar, artık eski tad vermeyecek…
Gözlerimiz; ansızın çekip giden ve hep bizi yaralı bırakan MUSTAFA’ları arayacak…
Yolda buldukların yolda bıraktı… Sıfıra da gördün, variyeti de!
İnişli-çıkışlı bu yolda tökezlediğin de oldu, düze çıktığında…
Tam rahatladım derken, yaralı yüreğin o hain darbeyi vurdu, seni aramızdan çekip aldı…
Arayışların, çabaların sekteye uğrasa da,
Teselliyi yuvanda, çocuklarında buldun,
Hayata ucundan da olsa tutundun…
Ne oldu da Azrail’in peşine takıldın?
Ne çabuk pes ettin, taşıdığın yük bu kadar mı ağırdı?
Perde kapandı, sahneden indin.
Sen de güzel atlara binip gittin…
Gülen yüzün artık gülmese de;
Gönlün bir türlü şenlenmese de
Artık yoksun ve bir yanımız eksik artık…
Bir bir eksiliyoruz!...
***
Mustafa ÖZENÇ, Mustafa GÜMÜŞDAMLA, Mustafa ÖZGÜR…
3 Mustafa bir arada olsun istedik ama heyhat!
Dünya gailesi, bu isteğimizi yerine getiremedik.
Olmadı, naçar kaldık… Her isteğimiz de olmuyor ki MUSTAFA!
Perde kapanıyor, sessizce sahneyi terkediyoruz…
Güzel insanlar, güzel atlara binip gidiyor da ya geride kalanlar!
Olmadı be MUSTAFA…
Ölüm sana hiç mi hiç yakışmadı!
Soğuk musalla taşındaki bedenini elbirliğiyle nasıl toprağa koyacağız?
Üzerine o toprağı nasıl atacağız?
Yokluğuna nasıl alışacağız?
Çok çabuk pes ettin, çok sevdiğin, gözyaşı dökmekten çekinmediğin, gizli gizli yokluğuna ağladığın MUSTAFA GÜMÜŞDAMLA’ya kavuştun artık…
Selam söyle! Buraları sorarsa da; S…..ttt……r ettttt” dersin….
Değişen bir şey yok!
Hep aynı nakarat!