Sözlü, yaptığı açıklamada, aylardır, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde istese de görevi gereği işleyemeyeceği, gerçekte olmayan bir suçtan dolayı yargılandığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Trajikomiktir ki; yargılanmama sebep iddianamenin herhangi bir sayfasında, şahsıma atılı rüşvet eylemiyle ilgili hiçbir bilgi yoktur. Benim iddia olunan rüşveti nerede, ne zaman, nasıl aldığım gösterilmemiş, bu suçu nasıl işlediğime ilişkin iddianamede bir tek satır bile yer almamıştır. Avukatlarım bu konuda defalarca itirazda bulundular. Bu dava sebebi ile öğrendiğim kadarıyla kanunlarımıza göre “Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi” nin açıkça iddianamede olması zorunludur. Eğer siz kişiye bir suçu nerede, hangi tarihte ve ne zaman işlediğini göstermezseniz o kişi kendisini nasıl savunacaktır? Hakkımda hazırlanan bu iddianame baştan beri kanuna açıkça aykırıyken, ben aylardır bu davada bana nasıl rüşvet aldığımı söyleyin ben de size savunmamı yapayım diye sesleniyorum. Hem benim bu çağırıma, hem de avukatlarımın itirazlarına bugüne kadar hiçbir cevap alamadığımız gibi tersine “esasa etkili olmadığı” gibi absürt bir tavırla karşılaştık. Bir an için mahkeme, “evet rüşvetle ilgili eylemin, aldığın paralar, nerede, hangi tarih ve zamanda kimden aldığın belli” diyorsa, o zaman bana göstersin; iddianamenin hangi sayfasında ve hangi satırında? Mahkeme de aynı iddia makamı gibi bana bunu gösteremiyor ve savunma yapmam engelleniyor."
"İşlenemez suç, suç değildir"
Hakkında düzenlenen iddianamede, muayene ve kabul komisyonunun kontrolünü yaptığı ve ödemeyi uygun gördüğü hak edişleri imzalamak dışında, başka bir eyleminin gösterilmediğini vurgulayan Sözlü, şöyle devam etti:
"Ben belediye başkanı olarak muayene ve kabul komisyonunda görevli olmadığıma göre, benim açımdan edimin ifasına fesat suçu bir “işlenemez suç”tur. Ben, belediye başkanı, ita amiri olarak, salt hak edişleri imzalamakla, istesem bile bu suçu işleyemem. Bu basit bir bilgidir ve kişiye, makama göre değişmez; işlenemez suç, suç değildir. Benim konumum gereği bu suçu işlemem mümkün değilken, hakkımda suçu işlediğime dair kuvvetli suç şüphesini gösteren bir delil de, doğal olarak yoktur. Anayasa ile en doğal hakkım olan masumiyet karinesi, tüm hukuk kuralları çiğnenerek açıkça göz ardı edilmektedir. Savcının benim suç işlediğimi ispat etmesi gerekirken, yapılan yargılamada mahkeme benden suçsuzluğumu ispat etmemi istemektedir. Bana suç işlemek için ne yaptığım gösterilmeden, mevzuat gereğince suç işlemem bile mümkün değilken, belirsizliğin içinde savunmasız bırakıldım. Aylar sonra gelinen bu noktada artık, mahkemenin hakkımda lehe olan hiçbir düzenlemeyi göz önüne almayacağının farkındayım. "
"İhsası rey yapıyorlar"
Mahkemelerin, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, kendi alanları olmadığı için bilirkişi rapor aldıklarını ancak kendi davasında, mahkemenin, ara kararlarında uzmanı olmadığını kabul ettiği teknik bir konuda adli bilirkişi raporu alınması talebini reddettiğini anlatan Sözlü, "Mahkemenin, şu an başka bir partinin yönetiminde bulunan belediyenin hukuki yeterliliği CMK 64’e göre olmayan çalışanlarına hazırlattığı rapor ve bu rapora dayanarak savcılıkça alınan diğer raporları göz önüne alması hukuken mümkün değilken, benim bilirkişi raporu alınması talebimi kabul etmemesinin, Ceyhan Asliye Hukuk Mahkemesi’nden alınan bilirkişi raporuna itibar etmemesinin ve en basit davada bile yapılan yerinde keşif talebini reddetmesinin hiçbir dayanağı yoktur. Nitekim Yargıtay’ın idarenin hazırladığı raporlara itibar edilmeyerek, mahkemelerin adli bilirkişilerden rapor almasına ilişkin birçok emsal kararları vardır. Mahkemenin, kanunda açıkça düzenlenmiş bilirkişilik müessesesinin dışına çıkarak, kendi kendine idari raporları adli bilirkişi raporu sayabilme yetkisi de yoktur. Anayasamızın 38/VI hükmü açıktır. Bu maddeye göre, “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez”. Ancak Adana’da bugün yerel mahkeme, uzmanlık alanı olmadığını açıkça kabul ettiği konuda, kanunların dışına çıkarak adli olmayan, taraflı idari raporları göz önüne alarak, benim lehime olan delilleri toplamamakta ısrar etmektedir. Hakimin bu kararının tek açıklaması vardır, o da hakimin ihsası rey de bulunduğudur" ifadelerini kullandı.
"Soruşturma eksik bırakıldı"
Mahkemede tanık sıfatıyla dinlenen idarenin bilirkişi heyeti üyelerinden belediye elemanı Mehmet Sevenol’un verdiği ifadede, “düzenlenen raporda, inşaatın devam ettiğine ilişkin gerçek duruma yer verilmediğini, bakanlığın projesinden dolayı söküldüğünü bilip kabul ettikleri alanların da yapılmamış, eksik iş alanı olarak gösterildiğini” beyan ettiğini hatırlatan Sözlü, buna rağmen, mahkemenin, raporu düzenleyen tanığın beyanındaki açık yanlış, taraflı ve kasıtlı uygulamayı görmezden geldiğini, yeni bir bilirkişi raporu alınması talepleriin de reddedildiğini belirtti. Sözlü, "Yine mahkeme, malzemelerin sahaya indirildiğini gösteren ve İçişleri Bakanlığı’ndan da yasal mevzuata uygun olduğunu gösteren Yeşil Defter uygulamasına ait belgelerinin getirtilmesi istemimizi reddetmiştir. Oysa mahkemenin yapması gereken Yeşil Defteri getirterek, yeni ve tarafsız bir yani benim cezalandırılmam için değil adaletin ortaya çıkması için yeni bir bilirkişi raporu almaktır. Bunu yapmayarak mahkemenin hatalı ve taraflı olduğu ortaya çıkan bilirkişi raporuna dayanarak karar vereceğinin açık bir göstergesidir. Görüldüğü üzere, lehime hiçbir delil toplanmamakta, tüm taleplerim reddedilmekte, hatalı ve eksik delillerle kasıtlı olarak soruşturma eksik bırakılmaktadır. Mevcut eksik soruşturmayla, hakkımda beraat kararı verilemeyeceğini bilmek için hukukçu olmaya gerek yoktur" dedi.
"Gizlik tanık kararı usulden bozma sebebi"
Hüseyin Sözlü, mahkemenin, kanunen olayda dinlenmesi mümkün olmayan gizli bir tanığı, yoklukta dinlemeye karar verip, itirazları üzerine, aceleyle şimdilik kaydıyla dinlemekten vazgeçtiğini ifade ederek, gizli tanıkların ancak örgüt dosyalarında ve alt sınırı on yıl olan davalarda dinlenmesi mümkünken, kendi davamda nasıl ve hangi dayanakla gizli tanık dinlenmek istendiğinin hukuken izahının mümkün olmadığını belirtti. Sözlü şunları kaydetti:
"Kaldı ki, dinlenmek istenen gizli tanık, her nasılsa 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin olağan savcısı varken son dakikada bu dosyaya verilen ve girdiği ilk duruşmada yasal şartları oluşmadığı halde tutuklama talebinde bulunan duruşma savcısının yürüttüğü başka bir soruşturmanın da tanığıdır."
"Adil yargılama hakkımızı istiyoruz"
Soruşturmanın başından beri hakkında yurt dışına çıkış yasağı verilerek adli kontrol uygulandığını vurgulayan Başkan Sözlü açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Size şöyle anlatayım, bir an için ceza aldığımı düşünelim, benim hakkımda isnat edilen suçların alt sınır ve infazları hesaplandığında, benim bu kanunlarla tutuklanarak cezaevinde kalmam mümkün değil. Ancak benim ceza almam halinde bile tutuklanmayacakken, hakkımda verilen adli kontrol kararını aylardır kaldırmamakta direnmek, benim en temel hakkım olan özgürlüğümün hukuka aykırı olarak kısıtlanmasından başka bir şey değildir. Hakkımdaki adli kontrol kararı benim mağduriyetime neden olmaktadır. Şimdi aklınıza neden alt sınırdan hakimin ceza vereceğini hesaplıyorsunuz diye bir soru gelebilir. Şunu açıkça söylemek isterim, yargılamam devam ederken, hakimin alt sınırdan ayrılacağını düşünerek hareket etmesi ihsası reydir. Yargılamam devam etmesine rağmen hakimin bana ceza vereceğini düşünmesi, benim beraat olasılığımı göz önüne almadığının göstergesidir. Oysa herkesin olduğu gibi Hüseyin Sözlü’nün de masumiyet karinesinden yararlanması en doğal hakkıdır. Davanın başından bu yana basında, adli yargılamayı doğrudan etkilemeye yönelik şahsım aleyhinde suç oluşturan çok sayıda haber ve yorum çıktı. Bu haberler benim vekillerimce de mahkeme dosyasına sunuldu."
Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bu uygulamalar sonucunda avukatlarının “reddi hakim” yaptığını ve bu talebin de reddedildiğini hatırlatan Sözlü, “Biz kimseden, hiçbir konuda iltimas beklemiyoruz; var olmayan bir suçtan yargılanıyor olduğumuz garabetini de bir kenara koyup “adil yargılanma hakkı”mızı istiyoruz. Türk milleti, vatanseverlerin “FETÖ artıklarının aklanma tahtası” olarak kurban edildiğini bilsin" dedi.
“Trajikomiktir ki; yargılanmama sebep iddianamenin herhangi bir sayfasında, şahsıma atılı rüşvet eylemiyle ilgili hiçbir bilgi yoktur. Benim iddia olunan rüşveti nerede, ne zaman, nasıl aldığım gösterilmemiş, bu suçu nasıl işlediğime ilişkin iddianamede bir tek satır bile yer almamıştır. Avukatlarım bu konuda defalarca itirazda bulundular. Bu dava sebebi ile öğrendiğim kadarıyla kanunlarımıza göre “Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi” nin açıkça iddianamede olması zorunludur. Eğer siz kişiye bir suçu nerede, hangi tarihte ve ne zaman işlediğini göstermezseniz o kişi kendisini nasıl savunacaktır? Hakkımda hazırlanan bu iddianame baştan beri kanuna açıkça aykırıyken, ben aylardır bu davada bana nasıl rüşvet aldığımı söyleyin ben de size savunmamı yapayım diye sesleniyorum. Hem benim bu çağırıma, hem de avukatlarımın itirazlarına bugüne kadar hiçbir cevap alamadığımız gibi tersine “esasa etkili olmadığı” gibi absürt bir tavırla karşılaştık. Bir an için mahkeme, “evet rüşvetle ilgili eylemin, aldığın paralar, nerede, hangi tarih ve zamanda kimden aldığın belli” diyorsa, o zaman bana göstersin; iddianamenin hangi sayfasında ve hangi satırında? Mahkeme de aynı iddia makamı gibi bana bunu gösteremiyor ve savunma yapmam engelleniyor."
"İşlenemez suç, suç değildir"
Hakkında düzenlenen iddianamede, muayene ve kabul komisyonunun kontrolünü yaptığı ve ödemeyi uygun gördüğü hak edişleri imzalamak dışında, başka bir eyleminin gösterilmediğini vurgulayan Sözlü, şöyle devam etti:
"Ben belediye başkanı olarak muayene ve kabul komisyonunda görevli olmadığıma göre, benim açımdan edimin ifasına fesat suçu bir “işlenemez suç”tur. Ben, belediye başkanı, ita amiri olarak, salt hak edişleri imzalamakla, istesem bile bu suçu işleyemem. Bu basit bir bilgidir ve kişiye, makama göre değişmez; işlenemez suç, suç değildir. Benim konumum gereği bu suçu işlemem mümkün değilken, hakkımda suçu işlediğime dair kuvvetli suç şüphesini gösteren bir delil de, doğal olarak yoktur. Anayasa ile en doğal hakkım olan masumiyet karinesi, tüm hukuk kuralları çiğnenerek açıkça göz ardı edilmektedir. Savcının benim suç işlediğimi ispat etmesi gerekirken, yapılan yargılamada mahkeme benden suçsuzluğumu ispat etmemi istemektedir. Bana suç işlemek için ne yaptığım gösterilmeden, mevzuat gereğince suç işlemem bile mümkün değilken, belirsizliğin içinde savunmasız bırakıldım. Aylar sonra gelinen bu noktada artık, mahkemenin hakkımda lehe olan hiçbir düzenlemeyi göz önüne almayacağının farkındayım. "
"İhsası rey yapıyorlar"
Mahkemelerin, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, kendi alanları olmadığı için bilirkişi rapor aldıklarını ancak kendi davasında, mahkemenin, ara kararlarında uzmanı olmadığını kabul ettiği teknik bir konuda adli bilirkişi raporu alınması talebini reddettiğini anlatan Sözlü, "Mahkemenin, şu an başka bir partinin yönetiminde bulunan belediyenin hukuki yeterliliği CMK 64’e göre olmayan çalışanlarına hazırlattığı rapor ve bu rapora dayanarak savcılıkça alınan diğer raporları göz önüne alması hukuken mümkün değilken, benim bilirkişi raporu alınması talebimi kabul etmemesinin, Ceyhan Asliye Hukuk Mahkemesi’nden alınan bilirkişi raporuna itibar etmemesinin ve en basit davada bile yapılan yerinde keşif talebini reddetmesinin hiçbir dayanağı yoktur. Nitekim Yargıtay’ın idarenin hazırladığı raporlara itibar edilmeyerek, mahkemelerin adli bilirkişilerden rapor almasına ilişkin birçok emsal kararları vardır. Mahkemenin, kanunda açıkça düzenlenmiş bilirkişilik müessesesinin dışına çıkarak, kendi kendine idari raporları adli bilirkişi raporu sayabilme yetkisi de yoktur. Anayasamızın 38/VI hükmü açıktır. Bu maddeye göre, “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez”. Ancak Adana’da bugün yerel mahkeme, uzmanlık alanı olmadığını açıkça kabul ettiği konuda, kanunların dışına çıkarak adli olmayan, taraflı idari raporları göz önüne alarak, benim lehime olan delilleri toplamamakta ısrar etmektedir. Hakimin bu kararının tek açıklaması vardır, o da hakimin ihsası rey de bulunduğudur" ifadelerini kullandı.
"Soruşturma eksik bırakıldı"
Mahkemede tanık sıfatıyla dinlenen idarenin bilirkişi heyeti üyelerinden belediye elemanı Mehmet Sevenol’un verdiği ifadede, “düzenlenen raporda, inşaatın devam ettiğine ilişkin gerçek duruma yer verilmediğini, bakanlığın projesinden dolayı söküldüğünü bilip kabul ettikleri alanların da yapılmamış, eksik iş alanı olarak gösterildiğini” beyan ettiğini hatırlatan Sözlü, buna rağmen, mahkemenin, raporu düzenleyen tanığın beyanındaki açık yanlış, taraflı ve kasıtlı uygulamayı görmezden geldiğini, yeni bir bilirkişi raporu alınması talepleriin de reddedildiğini belirtti. Sözlü, "Yine mahkeme, malzemelerin sahaya indirildiğini gösteren ve İçişleri Bakanlığı’ndan da yasal mevzuata uygun olduğunu gösteren Yeşil Defter uygulamasına ait belgelerinin getirtilmesi istemimizi reddetmiştir. Oysa mahkemenin yapması gereken Yeşil Defteri getirterek, yeni ve tarafsız bir yani benim cezalandırılmam için değil adaletin ortaya çıkması için yeni bir bilirkişi raporu almaktır. Bunu yapmayarak mahkemenin hatalı ve taraflı olduğu ortaya çıkan bilirkişi raporuna dayanarak karar vereceğinin açık bir göstergesidir. Görüldüğü üzere, lehime hiçbir delil toplanmamakta, tüm taleplerim reddedilmekte, hatalı ve eksik delillerle kasıtlı olarak soruşturma eksik bırakılmaktadır. Mevcut eksik soruşturmayla, hakkımda beraat kararı verilemeyeceğini bilmek için hukukçu olmaya gerek yoktur" dedi.
"Gizlik tanık kararı usulden bozma sebebi"
Hüseyin Sözlü, mahkemenin, kanunen olayda dinlenmesi mümkün olmayan gizli bir tanığı, yoklukta dinlemeye karar verip, itirazları üzerine, aceleyle şimdilik kaydıyla dinlemekten vazgeçtiğini ifade ederek, gizli tanıkların ancak örgüt dosyalarında ve alt sınırı on yıl olan davalarda dinlenmesi mümkünken, kendi davamda nasıl ve hangi dayanakla gizli tanık dinlenmek istendiğinin hukuken izahının mümkün olmadığını belirtti. Sözlü şunları kaydetti:
"Kaldı ki, dinlenmek istenen gizli tanık, her nasılsa 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin olağan savcısı varken son dakikada bu dosyaya verilen ve girdiği ilk duruşmada yasal şartları oluşmadığı halde tutuklama talebinde bulunan duruşma savcısının yürüttüğü başka bir soruşturmanın da tanığıdır."
"Adil yargılama hakkımızı istiyoruz"
Soruşturmanın başından beri hakkında yurt dışına çıkış yasağı verilerek adli kontrol uygulandığını vurgulayan Başkan Sözlü açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Size şöyle anlatayım, bir an için ceza aldığımı düşünelim, benim hakkımda isnat edilen suçların alt sınır ve infazları hesaplandığında, benim bu kanunlarla tutuklanarak cezaevinde kalmam mümkün değil. Ancak benim ceza almam halinde bile tutuklanmayacakken, hakkımda verilen adli kontrol kararını aylardır kaldırmamakta direnmek, benim en temel hakkım olan özgürlüğümün hukuka aykırı olarak kısıtlanmasından başka bir şey değildir. Hakkımdaki adli kontrol kararı benim mağduriyetime neden olmaktadır. Şimdi aklınıza neden alt sınırdan hakimin ceza vereceğini hesaplıyorsunuz diye bir soru gelebilir. Şunu açıkça söylemek isterim, yargılamam devam ederken, hakimin alt sınırdan ayrılacağını düşünerek hareket etmesi ihsası reydir. Yargılamam devam etmesine rağmen hakimin bana ceza vereceğini düşünmesi, benim beraat olasılığımı göz önüne almadığının göstergesidir. Oysa herkesin olduğu gibi Hüseyin Sözlü’nün de masumiyet karinesinden yararlanması en doğal hakkıdır. Davanın başından bu yana basında, adli yargılamayı doğrudan etkilemeye yönelik şahsım aleyhinde suç oluşturan çok sayıda haber ve yorum çıktı. Bu haberler benim vekillerimce de mahkeme dosyasına sunuldu."
Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bu uygulamalar sonucunda avukatlarının “reddi hakim” yaptığını ve bu talebin de reddedildiğini hatırlatan Sözlü, “Biz kimseden, hiçbir konuda iltimas beklemiyoruz; var olmayan bir suçtan yargılanıyor olduğumuz garabetini de bir kenara koyup “adil yargılanma hakkı”mızı istiyoruz. Türk milleti, vatanseverlerin “FETÖ artıklarının aklanma tahtası” olarak kurban edildiğini bilsin" dedi.