Öncelikle böyle bir yazı yazacağımı veya yazmak durumunda bırakılacağım aklıma gelmezdi. Yazıp yazmamak arasında çok gidip geldim, ancak birilerine bir şeyi hatırlatma babında yazmaya karar verdim. Çünkü tarzım değil, işallah bu tarzdaki yazım ilk ve son olur.
Gazeteciliğe 1982 yılında Akdeniz Haber Ajansı’nda (AKAJANS) başladım. 1984 yılında ise kadrolu olarak yani 212 sayılı kanuna tabi olarak gelen teklif üzerine Türk Haberler Ajansı’na (THA) geçtim. Vatani görevimin ardından 1987 yılından itibaren de Güneş Gazetesi Adana Bürosu’nda 1991 yılına kadar çalışmaya devam ettim. 1992 yılının Haziran ayından itibaren de Anadolu Ajansı’nda görev yapmaya başladım. Bu kurumdan da 2011 yılının Kasım ayında emekli oldum. Yani anlayacağınız 27 yıllık meslek hayatım (kadrolu olarak) boyunca 3 kurumda görev yapmışım.
Emekli olduktan sonra sektör dışında bir işe atıldım ancak gazetecilik kanımıza işlediği için ancak 3 yıl dışarıda kaldım. Ardından 2016 yılının ocak ayında Özcan Aladağ ile birlikte Çukurova Barış Gazetesi’ni satın alarak sektöre yeniden giriş yaptım. İmtiyaz sahibi olduğum gazeteyi alalı ocak ayında tam bir yıl olacak. Sağlıklı ve başarılı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz.
Yerel basın benim ilk deneyimim, hakikaten bayağı zorlukları varmış bunu anladım, bir gazeteyi ayakta tutmak ve yaşatmak gerçekten zor. Allaha şükür bu zorlukların altından alnımızın akıyla kalkıyoruz. Özcan Aladağ kardeşimle gazeteyi satın alırken baştan çizgilerimizi koyduk, ‘’kimse ile kavga etmeyecek herkese aynı mesafede uzak, aynı mesafede yakın olacağız’’ dedik. Aynı şekilde de devam ediyoruz, hemen her kesimin haberine yer veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Elbette yer verdiğimiz haberlerde eleştirilerimizde oldu, ancak bu eleştiriler hep yapıcı tarzda ve gazeteciliğin sınırları içerisindeydi, böyle olamaya da devam edecek. Bir yıl olacak yaptığımız haberlerle ilgili hiç kimseden bir tepki almadığımız gibi, tebrik edenler de oldu.
Barış gazetesinin sahipleri olarak ben Durmuş Ali Başkan ve Özcan Aladağ, her türlü eleştiriye açığız, ancak bu eleştiri sevgi ve saygı sınırları içerisinde olacak. Her ikimizde gazeteciliğin mutfağından geliyoruz, gazetecilikte bir haberin nasıl işleneceğini ve hangi sayfada nasıl değerlendirileceğini çok iyi bilen insanlarız. Yani anlayacağınız kimse bize gazetecilik dersi vermeye kalkmasın?
Bundan sonra yazacaklarım kurumlarda görev yapan basın danışmanı arkadaşlarıma biraz dokunacak ama bu herkesi kapsamıyor, zaten bu satırları okuduğu zaman kendisi üzerine alınacaktır. Umarım bu yazacaklarımdan kendisi ders çıkartır ve bir daha o şekilde davranmaz. Çünkü kendisi tarafımızdan sevilen bir arkadaş, hakkımda kendisi ne düşünüyor onu bilmem.
Bir kurumda görev yapan arkadaşımızın gönderdiği bültene eleştiri tarzında başlık verip bunu manşetten kullanınca arkadaşımız bayağı kırılmış. Telefonla arayarak daha nasılsın demeden, ‘’Sizi tebrik ediyorum’’ diyerek söze başlayarak gazetecilik dersi vermeye kalktı, hoş veremedi, veremezde zaten. Yok efendim beni arasaydınız yok efendim şöyleymiş yok böyleymiş. Bir haber için kimi ne zaman ve nasıl arayacağımı çok iyi bilirim.
Kendisi tarafımızdan hak ettiği cevabı aldı, böyle davranan kim olursa olsun almaya da devam edecek. Çağrılı kongrelerin ne olduğunu da bilen kişiyim, ilk önce bu arkadaşımızın bunu kendisinin öğrenmesi gerekiyor. Ders vermeye kalkmasın, çünkü kendisinin daha çok ders almaya ihtiyacı var. Umarım bir daha bu şekilde hareket etmez. Sevgiyle kalın.