Geçen gün yazdığım yazının arkasından birçok telefon ve mesaj aldım. Tanıdığım birçok insan benim anlattığım duruma daha öncesinden ya kendisi tanık olmuş, ya da bir yakını benzer durumu yaşamış.
Hollywood’ta yaşanmış taciz skandalları arkasından başlamış olan “me too” hareketi gibi bir etki yapar daha birçok ifşalar gelir mi bilemem ama toplumun önemli bir kesiminde önemli bir etki bıraktığı gerçek. Gerçeklerin, haksızlıkların dile getirilmesi insanlarda yalnız olmadıkları hissini güçlendirmesi bakımından da önemlidir.
Medyatik meşhur Hilton’un bir sözü vardı, aklıma hemen o geldi; yaşanan olayların ardından, hanımefendi derdi ki:”ben herkesin duymak istediklerini söylerim, ama sonunda bildiğimi yaparım”. Günümüz kurumsal firmaları da aynen böyle hareket ediyorlar. Büyük reklam kampanyaları, spora sanata sponsorluklar, artı sosyal sorumluluk adı altında büyük reklam kampanyaları ama sonunda kendisine güven duyan“tüketiciyi” aldatmakta sakınca görmezler.
Her yaşanan aktivitenin, satışın bir diğerinin benzeri olmaktan öteye gitmeden, en çok para kazanmanın başarı sayıldığı bir kapitalizm hikayesinden ne Toyota’nın ne de onun yerelde ki ortağı Onatça buradan sağ salim, tertemiz çıkamaz. Ne diyorduk, kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser. Bizde de aldatırlar.
Salgın sürecini akıllıca kara geçirebilmeyi başarmış en önemli sektörlerden biri otomobil sektörüdür. Bütün sektörler krizin sonuçlarıyla pençeleşirken, hem tezgaha konmayan, hem de olmayan gerçek dışı fiyatlarla(uygulanmayan liste fiyatları gibi) oluşturulan fiyatları medya bombardımanı, reklamlarla kapıda oluşturulan sanaluzun kuyrukların sonunda, oluşturulan “kapanın elinde kalıyor, yok satıyor” algısıylasatışlar daha fazla verenin aldığı bir açık artırma tiyatrosuna dönüşür.
Bu arada Toyota karlılık derdine o kadar odaklanmış ki, sistemini, sisteminde ki yanlışlıkları bulup düzeltmenin derdinden daha çok bayisini mutlu etmenin huzuruyla olayların üstüne örtmeye, yapılanlara ehveni şer babında yorumlamaktadır. Sistemin başarısını ne zaman anlarsınız, çıkan sorunları çözümü sırasında. Çözmeyen sistem, koskocaman ticari balondur, müşteri memnuniyeti ve mutluluğu da afişlerde ve reklamlarda kalan bir yalandan ibaret kalır.
Bunların da ötesinde, küresel bir oyuncu olan Toyota gibi bir firma, bunu dünyanın başka yerinde, ABD’de, İngiltere’de ya da Yunanistan’da yapabilir mi? Bu hoyratlık, Türkiye’demi olabilir sadece? Devletin ilgili kurumları bu durumdan neden vazife çıkarmaz. Ticaret Bakanlığı, devreye girmek için neyi bekler mesela?
Küresel salgın, hayran olduğumuz Japon ahlak anlayışının, gurur ve utanç erdemlerinin de Japon Kamikaze pilotları gibi Anadolu’da harakiri mi yaptı. Bize anlatılan, müthiş Japon ahlakı, Anadolu’nun bozkırlarında “şark kurnazlığına” mı evrilmiş? Hata yapan Japon mühenis intiharı onurlu sayarken, Toyota’nın Ceo’su mühendis olmağı için mi, işletmeci mantığıyla, kulağının üzerine yatıyor. Marka sadece rakamlardan ibaret olmaz, yıllara dayanan güvenle inşa edilir.
Açılan sergi salonları, sanata yapılan destekler topluma verilen “küçük bir rüşvetten” öte bir anlama taşımaz. Müşteriyi her daim yolunacak kaz gören bir anlayışın ticari dürüstlüğü her zaman sorgulanmalıdır. İşinde olması gereken iyi niyeti, dürüstlüğü başka mecralarda algıyla yaratmak olsa olsa gaflet sayılabilir. Hp birilerinin algısında, zihninde silinmeden duracaktır yapılan yanlışlıklar.
Yıllarca Tofaş otomobillerinde ki, olmayan dikiz aynaları hafızalarımızda nasıl duruyorsa, Toyota ve Onatça’nın körler sağırlar tiyatrosu da hep hatırlanmaya devam edecektir. Portakal Çiçeği karnavalı da sizi aklamadan ortada duracaktır.