Parlamenter demokrasi temel ayağı, dünyanın parlamenter dediği biz de ise milletvekili dediğimiz, halkı temsile yetkili kişilerin rejim içindeki konumlarıdır. Gücünün temelini buradan alır. Halkın geneline yayılmış parlamenterler (temsilciler) sayesinde, ülkenin, halkın durumunu, gelişmişliği, geri kalmışlığı gibi yaşamsal sorunları, ülkenin yönetim kademelerince hızlıca tespit edilir.
Parlamenter, yasa yapıcıdır, yürütmeyi yani iktidarı denetleyendir, sistemin eksiklerini, hatalarını bulan birer sensördür.
Onlardan beklenen halktan yana politikalar üretip, toplumsal olaylarda, ülkenin içinde bulunduğu sorunlarında halktan yana tavır almaları. Onlara, çözüm üreten birer mikro önder de diyebiliriz.
***
16 Nisan referandumundan sonra olaylar biraz değişmiş ama kimse anlamamıştı, ama 24 Haziran’dan sonra her şey ortaya çıktı. Demokrasi ve dolayısıyla parlamenter demokrasi bir stand-by durumuna geçmişti, yeni bir toplumsal dirence kadar.
Rejim değişti ama hala aklı 2000’lerde kalan muhalefet milletvekilleri ne olduğunun farkında değiller.
Boş meclis binasında, çay içip, kahve içip arada da yüksek maaşlı danışmanlarına hazırlattıkları “soru önergeleri” ile kendilerince iktidara ayar veriyorlar.
Ankara İstanbul arası gitseniz, camınızda da sanıyorum 450 adet cama yapışmış sinek ölüsü bulabilirsiniz. 450 cama yapışan sinek ne arabanın hızını düşürür, ne de şoförün kararlığına negatif bir etki yapar. Hatta arada sileceklerini de çalıştırdığında siyah bir plastik parçası, 450 canın bütün varlığını camdan silebilir.
450 soru önergesi verip sadece 5 tanesine cevap alabilmek, birilerine şu soruyu sordurtmalıydı.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde, milletvekili ne iş yapar?
600 yüksek maaşlı vekil ne iş yapar ? 600 vekil, her birine de 3 adet yüksek maaşlı danışman.
***
Sanıyorum meclisin şu an ki durumu zarar ettiği iddia edilen şeker fabrikalarından daha çok zarar veriyordur ülke ekonomisine.
Anladığım, anladığımız ama bazılarının asla anlamadıkları kadarıyla milletvekilliği, artık günün moda mesleği muhtarlık haline getirilmiştir, “millet muhtarlığı” olmuştur.
Muhtarlar, devletin yerelde ki en uç temsilcisidir. Devlet kendisine biraz maaş verir, mahalle parkının kenarında küçük bir oda vs vs oda mahallede olan biteni eksikleri, kendisinden üstteki makamlara sadece arz ederek işi-sorunu çözmeye çalışır. Asfalt için belediyeye, okul eksiği için milli eğitim müdürünün kapısını arşınlar.
Vekillerin son halleri gibi, sadece arz edebiliyorlar, rica edebilecek durumdan yoksun, güçsüz, etkisiz bir halde, kumda oynayan çocuklar misali, varlıkları yoklukları hissedilmeyen bir şekilde, yüksek maaşla dere-tepe geziyorlar ve sadece gezip, gidilmeyen köylerden selfi paylaşımı yapıyorlar.
Neyi çözebiliyorlar? Neyin, kimin derdini çözebilecekler?
Parlamento 600 vekilli muhtarlık senatosu gibi şu halde, bilmem fark eden var mı?