“Bir çocuk uyuyorsa büyüyordur, bir ulus uyuyorsa ölüyordur” sözünün Atatürk’ün olduğu söylenir! Aslında “sözün” kimin olduğu değil ilgimi çeken, ortaya konan saptama… Çocuk ile ulus, her ikisinin “uyumasından” çıkarılması gerekenler… Çocuk uyuyarak büyüyüp/ gelişmesine karşın, ulus tam tersine “uyumakla” daha da tembel, edilgen, geri kalmışlıkla iç içe olacak!
Peki, ülkemizde “uyuyan” çocuk mu, ulus mu? Öncelikle çocuğun rahatça “uyuyabilmesi” için başta gerekli olan “açlık” sorunu çözüldü mü? Sistem, çocukların “doyması” için gereken iyileştirmeleri gerçekleştirdi mi? Sıkça duymasak da, bazı politikacıların “çocuklar yatağa aç girmeyecek” sözü yaşamda ne denli yer buldu? Düşünelim mi?
***
Sanmıyorum! Sokaktaki çocukların birçoğunu ya salpa/ cılız/ kuru ya da abur cuburu çok yemekten obez görüyorum! Yaz boyu dondurma yiyemeyen, İstanbullu olmasına karşın denizi görmeyen, Adana’da Portakal Festivali’ni bilmeyen, sinemaya/ tiyatroya gidemeyen, “bayram nedir” sorusuna “şeker yiyebilmek” diyen, 23 Nisanlarda oyalanan çocukları tanımadık mı? Büyüyebilmek için “nasıl” uyuduklarını bir düşünsenize…
Ancak “halkı” sorarsanız, hepsini bir araya getirip “ulusun” durumunu merek ederseniz; “çocuklar” gibi doymamaya, gelişmemeye, ne olup/ bittiğini bilmemeye, kapitalizm işbirlikçisi olanların elinde topaç olmaya kendini bırakmış! Yemesi, içmesi, doyması için gerekenleri bir yana atmış, “açlık sınırı” olarak belirlenen aylıkla “çok rahat” yaşam sürdüğünü söyleyecek denli “uykuya” kendini vermiş, herkesin “uyanık” sandığı anlarda bile “uyumayı” seçmiş olanların sayısını bilen var mı?
***
Kimi toplumlar “uyuyanlarını” bilmediğince, “uyanıklarını” da öngöremezler! Herkesin sıkça duyduğu, yaşamını içini kemiren “fahiş fiyat” diye bir söz vardır! “Alışık olunanın üzerinde, çok yüksek, çok abartılı fiyatlar” olarak karşımıza çıkar! Serbest piyasa ekonomisi adı verilen, başlarda “daha nitelikli, daha uygun fiyatla satış” diye açıklanan, günümüzde “müşteriyi ikna ettiğin fiyata sat” biçiminde değişim gösteren kavram, günümüzde “fahiş fiyatın” ta kendisi!
Çocukluğumuzun mahalle bakkalları arasında yüzde üç/ beş fark olsa “neden” diye sorulurdu! Aynı bayram şekerinin iki ayrı markette iki kata yakın, yine bildiğimiz et iki katından fazla olmasının nedeni “uyumaktan” kaynaklanmasın! Sokakta, caddede gezerken alış-veriş yapanların “uyumadığını” söyleyin haydi! Kendi kazancı yerinde sayarken, “tüm” gereksinmeleri iki katına çıkmasına karşın yüzlerinin şekli/ biçimi değişmeyen “uyur” yüzleri düşünün haydi!
***
Çocukları doyumsuzluktan “rahat” uyuyamayan toplumların “halkı” uyumaktadır! Ne çocukların “uyuyup/ büyümediklerini” görebilirler, ne de kendi yoksullaşmalarını sorgulayabilirler! Temel ürünlerin fiyatlarında egemen olan “fahiş fiyatı” bir zorunluluk olarak düşünmekle birlikte, açlıklarını “şükürcülük/ sabırcılık” benzeri kurgularla donatırlar!
“Çocuklar büyümek için uyusun, ulus değerlerinin bilincinde olmak için uyansın!” Bu gereksinimi tümce arasına sıkıştırıp bırakmak, üstelik “bunu” alışkanlık yapmanın sonucu neler yaşandığını umursamamakla neler yaşandığı bilinmeli… Her geçen gün büyüyen yoksulluğun/ doyumsuzluğun önünde durabilmek için başka bir yol yok!