Duymuş olabilirsiniz...
Ormanlar kralı aslan, diğer hayvanlardan oluşan bir grupla ava çıkar.
Gün sonunda da avları ortalarına alarak katılanlara dağıtmak ister.
Aslan, önce avın en güzel yerlerini kendine ayırır.
Geri kalan bölümünü de parçalara ayırır.
Parçalardan birini tilkiye uzatır, tilki tam uzanırken kafasına bir pençe indirir, tilki
yaralı bir durumda payından vazgeçer!
Sonra parçalardan birini çakala uzatır, çakal da uzanırken onun da kafasına bir
pençe atar; o da vazgeçer!
Sonra da diğerleri...
Aslan ‘demek hepiniz haklarınızı bana veriyorsunuz’ diyerek avla birlikte oradan
ayrılır...
* * *
Sistemler oluşurken doğaya bakılmış olmalı...
Doğaya, diyorum...
Uçan kuşa...
Sürülerle çalışan karıncaya...
Bal yapan arıya...
Sele...
Borana...
Güneşe...
Milyonlarca yıldır süren bu döngünün, nasıl olup da ‘dimdik’ ayakta durabildiğini
sormuşsorgulamış olmalı ki; aslanpençesinin izlerini günümüz üretim sisteminin
özünde görebilmek olası.
* * *
Bankalar var, biliyoruz...
Üç aylık, altı aylık dilimlerle bilançolarından söz ederler!
Derler ki;
Üç ayda şu kadar büyüdük!
Altı ayda şu kadar anaparamızı artırdık!
Başka sektörlere geçelim...
Sektörümüzde büyürken kazancımızı da katladık!
Örnekler çoğalır gider...
* * *
Bu ülkenin insanları vardır; bu ülkede aynı havayı solur, zorlukların çoğunu
omuzlarında taşır...
Bunlar şu an işbaşında olanlardır.
Emeklilerdir...
İş edinemediklerinden ‘işsizliği’ meslek bilenlerdir!
Aldıkları aylık bellidir, yıllık maaşlarına yapılan zam bellidir...
Ne olur bilir misiniz?
Sistem; daha o aylık cebe girmeden, daha o artan maaş açıklanmadan
harcanacak yerleri belirlemiş, tümünün kendisine dönmesinin yollarını açmıştır...
Ormanlar kralı aslan gibi, birlikte ürettiklerini, kazandıklarını ‘bir’ başına ele
geçirmesi...
Sözüm ona, insan kendi cinsine burada da ‘hayınlık’ etmesini bilmiştir!