Olağandışı bir seçim süreci yaşadık! Alışık olunmayan biçimde, “eşit koşulları” olmayan adayların yarışına tanık olduk! Sonuçlar önümüzde… Bir yaşananları, bir önünüzde duran sonucu, bir de bundan sonra yaşanacakları düşündüğünüzde, dün sandık başında aldığınız kararınızdan dolayı hoşnut musunuz? Üzerinize düşeni, en çok da bundan sonra çocukların etkileneceği gelecek konusunda içiniz rahat mı? Size düşeni yaptığınıza inanıyor musunuz?
Şunun için soruyorum: politikacıların seçim süreçlerinde verdikleri sözleri geçiyorum. Çünkü geçen yıllarda dediklerinden ayrı değil, ancak yaşadıkların/ konumun/ durumun ortada! Söz dinlemeye, söz söyleyene kulak vermeye gerek var mı? Açıkça dilenci yerine koydular, sadaka verir gibi direttiler! Victor Hugo’nun bir sözünü anımsadım, “siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ortadan kaldırılmış yoksulluk, o nedenle anlaşamıyoruz” demiş! Emeklinin yoksulluğunu isteyen kim, insanların “zorda” olmasının nedeni/ zorluğu insanların önüne koyanlar, sürmesini isteyenler kim?
Emeklilerden söz ettiğimi anladınız… Emeklilerin, tarihin en büyük “yoksulluğunu” yaşadığını bir “iktidar” bilmedi/ görmedi/ inanmadı/ umursamadı! Pazarı, marketi, piyasayı bilen herkes emeklilerin yaşamlarını “nasıl sürdürdüğüne” şaşırıyor! Aldığı aylık belli, ev kirası belli, bir kişinin günlük masrafı belli; dünyanın en ünlü ekonomistlerinin bile içinden çıkamadığı bir olgu…
İşte bunca yaşananların ardından “emeklinin”, sandıkta ne yaptığını merak ediyorum! Burada kaç kez yazdım bilmiyorum, “içlerinden birini seçmen de, hiç birini seçmemen de hak” dedim! Bir yanda “bunca” yaşadığın sıkıntıların sorumlusu/ umursamazı “iktidarın” adayıyla diğerleri, diğer yanda hiçbirine “güvenmeme” hakkın! “Eşit koşullarda” yapılmayan seçim sonuçlar önümüzde, peki “emekliler” bu sonucun neresindeler, başta “kendi kendilerine” sormalılar!
Bayram dinlencesi Adana gastronomisine yarar mı?
Ülkemizin önemli bir gelir kaynağı da ‘turizm’… Gerek içeriden gerekse dışarıdan gelen turistlerin yöneliminde zaman zaman değişiklikler yaşanabiliyor. Bunu en çabuk kavrayan, ona göre yapılanan kentler kazanımlarını kolayca artırabiliyor.
Yakın zaman içerisinde, bir gezi sitesinin yaptığı incelemede, oruç bitiminin ardından gelen şeker bayramı dinlencesinde “iç turizm” meraklılarının “deniz” yerine gastronomide adını duyurabilen kentleri yeğlediği belirtiliyor. Dinlencenin dokuz gün olması da ayrı bir özelliği…
Gerçi, yurttaşların büyük çoğunluğunun geçim sıkıntısı nedeniyle evlerinden dışarı çıkacak güçleri olmadığını söylemek olası! Buna karşın, gecelik bir emekli aylığı ya da bir asgari ücretin üzerinde harcama gücü olanların da olduğunu unutmamak gerek! Nereden, nasıl buldukları/ kazandıklarını, bilinmeyen kazançlarını harcayacak yer arayanlar için medyaların özel sayfaları, özel izlenceleri bile var! Daha önce gastronomisini tanıtan dokuz günlük bayram dinlencesinde kazanacak!
Gezi sitesinin ulaştığı veriler arasında en çok aranan kentler Adana, Diyarbakır, Gaziantap, Van, Trabzon olduğu belirtiliyor. Otellerde yer ayırtılan kentlerin başında İstanbul gelirken, Adana, İzmir, Diyarbakır arkasına sıralanıyor!
Ne diyelim; Adana başta olmak üzere diğer kentler gastronomide ne yapabildiklerini göstersin! Dokuz günlük bayram dinlencesinde, biraz yüzünü güldürsün gastronomi severler insanların; haydi…