Almaz isen sorumluluğu, başkaları senden doğan boşluğu doldurur. Açığı kapatır. Sen de oturup onları seyretmek zorunda kalırsınız.
Son dönemlerde özellikle iktidar partisi olan Ak Parti’ye yakın isimlerin STK’larda yöneticilik yapmalarına tanıklık etmeye başladım.
Bir şekilde köşe başlarını tutmuşlar. Siyaseten aldıkları destek sayesinde seçilerek veya atanarak musluğun başına geçmişler.
Siyasi desteği aldıkları kişilerin sayesinde de ekonomilerini düzeltmeye başlamışlar. Bu koltuk böyle bir şey işte…
Başkaları boşluk doldurur dedim ya. Sen istemez isen, talep etmez isen, geri durup seyreder isen hak eden veya etmeyen gelir bu boşluğu doldurur.
Şöyle bir bakıyorum siyaseten iki kişiye sözü geçmeyecek kadar etkisiz ve yetkisiz olanlar bu koltukları dolduruyorlar. Sonra da bir yere talip olduklarında CV’lerini kabarık tutmak adına yazdıkça yazıyorlar bu geçmişi!
Hayat böyle bir şey işte…
STK’ların çalışma tempolarına, rehberlik ettikleri etkinliklere bakıyorum biraz da bu konuda takılıp kalıyorum. Körler ile sağırların birbirlerini ağırlamaları misali yapılan ziyaretler, verilen plaketler, etkinliklerde davet edilen kişilerin nevileri ve bunların ortaya koydukları sonuçlar genel bir değerlendirmeye alındığında buram buram ‘Politika’ kokuyor tüm çalışmalar.
Siyaseten geldikleri için de kamunun memurlarını da kendilerine emir kulu sanıyorlar ve yaklaşımlarıyla da bu boşluk dolduranlar orasını da rezil ediyorlar.
Çözüm yolu nedir?
Gayet açık ve net aslında. Birilerinin boşluk doldurmalarına izin vermeyeceksin, sen de yetki isteyeceksin, talep edeceksin.
O vakit birilerinin boşluk doldurmasına izin vermemiş olursun.
Diyeceksiniz ki bu STK’lar çok mu önemli. Sizi bilmiyorum ama benim için önemli.
Pazarlamacılık yapan, kendini pazarlayan siyaset simsarları için çok ama çok önemli…
Olayı bir de bu açıdan görüp değerlendirmek istedim. Yanlış mı yaptım sizce?
Yorumlarınızın ‘doğru yaptın’ dercesine çıktığını düşünüyorum. O vakit gelin hep birlikte boşluk doldurmak isteyenlere izin vermeyelim…