Adı İzzet, işi tablacı…
Atatürk Caddesi üzerinde Büyükşehir Belediyesi’ne 25 metre mesafede tabla üzerinde erik satıyor.
Belediyenin zabıtaları avına atlayan kartal gibi tablacının arabasına hücum ediyorlar. İzzet ise tablasını vermemek için direniyor.
‘Tablamı almayın, tamam buradan gideceğim’ diyerek feryat eder iken zabıtalar İzzet’e ‘sen hep böyle yapıyorsun, seni tanıyoruz’ diyorlar.
İzzet yalvarmayı sürdürüyor. Bütün bu olayları da ben bir gazeteci olarak takip ediyor, gözlemliyorum. Yani olay yerindeyim.
İzzet tablasını vermek istemeyince bu kez tablayı zabıtalar kaldırıp zabıta aracının içine üzerindeki eriklerle birlikte dökmek isterken bu arada tabla yere dökülüyor ve rezalet diz boyu…
Bu görüntü Adana’ya, şehrin göbeğinde bu uygulamayı yapan zabıtaya hiç yakışmadı.
Ben dahil, orada bulunan tüm vatandaşlar kartal gibi avına atlayan, dil ve lisan kullanarak insanları ikna etmenin yolunu seçmeden uzak, kaba kuvvete hazır bir zabıtalık anlayışı ile görev yapılmaz!
Bunu ben söylüyorum.
Şimdi çıkıp zabıta müdürlüğünün görevlileri kendilerine göre haklı onlarca sebep ortaya koyarak ‘şöyle oldu da böyle oldu da’ diyerek başlayarak mazeret getirebilirler.
Zabıtalık bu demek değil ya…
İnanan bu görüntünün başından sonuna kadar oradaydım. Yerlere dökülen erikler, üzerine benzin dökerek yakmak isteyen İzzet’in gözyaşları, yoldan geçenlerin belediye başkanına olan sitem dolu sözleri…
Bunların sebebi kaba kuvvete hazır olan belediye zabıtası…
Şimdi görevli arkadaşlar şunu söyleyebilir. Bizim zabıtamız eğitimli ve bu konuda siz yanlış düşünüyorsunuz.
Gören göz bende arkadaşlar.
Şu zabıtanızı siz yeniden bir eğitimden geçirin yoksa bu zabıta anlayışı ile Hüseyin Sözlü Beyin yerel seçimlerinde siz Sözlü’ye yarardan çok zarar getirirsiniz.
İnsan onuru ve gururu bu kadar ucuz değil.
Zabıta önce sözlerine dikkat edecek, hareketine dikkat edecek, görevini öyle yapacak.
Sahi, şu parkları işgal edenlere de böyle davranabiliyor musunuz?