İnsan olarak hizmet almak durumunda olduğumuz kurumlarda istenmeyen davranışlarla karşılaştığımızda haliyle bozuluyoruz, sinirleniyoruz.
Hizmet etmekle mükellef olan adı üzerindeki ‘Devletin memurlarının’ öteleyen, dışlayan, insanı inciten davranışlarıyla karşılaşmak durumunda mıyız?
Devletin memurunun, görevlisinin bunu yapmaya hakkı var mı?
Evde sorun mu yaşadı? İşleri mi bozuk? Kime kafası bozuldu ise hıncını yurttaştan çıkarır gibi davranmaya ‘Devletin memurunun’ hakkı olmaz, olamaz!
Gelin görün ki bunu kime anlatacaksınız…
Anlatınca ne değişiyor?
Ben pek bir şeyin değiştiğine şahit olmadım.
Sağlık ocaklarındaki aile hekimlerinin görevi kendisine müracaat eden hastalarına iş ve işlem yapmaktır. Hastanın ne talibi olabilir?
Tedavi olmak ister. Tahlil yaptırmak ister. İlaç yazdırmak ister. Kısacası aile hekiminden şifa bulmak ister.
Birinci basamak bir hastanenin aylık olarak yapılmasını istediği periyodik kan tahlilini her defasında hastaneye gidip yaptırmaması ve hastanelerde yoğunluğun oluşmaması için aile hekimlerinde kan tahlili yapılması kurula var ortada duran.
Yani hasta, hastaneye giderek kan tahlili yaptırıp orada yoğunluğu artırmasın diyerek aile hekimlerine verilmiş bu görev.
Aile hekimlerinin aldıkları kan örnekleri de hastanelerin laboratuvarlarında tahlil ediliyor. Yani yükü yine hastane çekiyor. Sadece oradaki yoğunluğu artırmamak adına kan örnekleri hastane yerine aile hekimliklerinde alınıyor.
Dün Yavuzlar Aile Hekimliğinde bir doktorun hastaya yönelik kan tahlili isteğini geri çevirmeye yönelik önce başlattığı davranışı yaşayan bir kişiyiz.
Aman yarabbi, aile hekimi kan tahlili yapmayı yüksündükçe yüksündü. Hastanelerin yapacağı işi kendi yapıyormuş gibi surat yaptı, ifadeler kullandı. Demediği söz kalmadı.
Hastanın psikolojisini yerle bir etti.
Sanki o kadar yoğunluk içindeler. Çaylarını kahvelerini içerek ballı maaş ile hekimlik yapan bu arkadaşların takındığı tavrı Adana İl Sağlık Müdürlüğü’ne ileterek gerekli işlemin yapılması adına dilekçe verildi.
Bir şey olacağından değil!
Onu da biliyorum.
Belki bizden sonra gelen bir hastaya karşı davranışında olumluluk oluşur.
Adana İl Sağlık Müdürü Dr. Halil Nacar Beyin ‘Adana’da sağlık sektöründe sıkıntıları çözmek adına vermiş olduğu gayreti’ böyle doktor arkadaşların olumsuz noktalara taşımasını da doğrusu yadırgıyorum.
‘Beni Türk hekimlerine emanet edin’ diye Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendini emanet ettiği hekimlerin bu davranışları elbette tüm hekimleri bağlamaz, onlar için geçerli değil. Ama bu tür ayrık otları da çıkıyor her meslekte olduğu gibi…
Şeker gibi hekimlerimiz de var…
Netice itibariyle ben hekimlerin hastalarına karşı davranışları konusunda bir eğitimden geçmeleri gerektiğine inanıyorum.
Beyaz kot, mavi kot, kırmızı kot gibi kotlar hekimler tarafından veriliyorsan burada sadece hasta ve hasta yakınları suçlu değil.
Bunun da bilinmesini isterim.