Eskiden Turizm Bakanlığı, hükümetlerin “hatır mevkileri” olurdu. Yani, turizmden anlasın anlamasın, başka bakanlıklarda yer bulamayan hatırlı kişileri Turizm Bakanı olarak atarlardı. Hatta onlardan birine mikrofon uzatılıp; Nedir turizmle alakanız? diye sorulduğunda; “Bir kere Kapadokya’ya gitmiştim” demişliği bile vardır.
Bizlerin de o atanan hatırlı bakana turizmi öğretmek için en az bir yılımızı harcar, tam, anladı derdimizi derken “pat” bir başkası bakan olarak atanırdı. Bunca sene turizmin yeteri kadar ivme kazanamamasının sebebi, işte bu iş bilmez bakanlardı. O dönemler, iddia ediyorum, en çok turizme hizmet eden bakan; meşhur uyuyan bakanımızdı. En azından turizmciler ve iş bilen bürokratlar, ne istiyorlarsa hazırlayıp önüne koyuyor. O da bir ara uyandığında imzalıyordu. J Şaka tabi, biraz abarttım ama yaklaşık böyle bir şeydi.
Sonra baktılar ki, Turizm hakikaten önemli bir sektör, memlekete iyi para getiriyor, cari açığı kapatıyor ve katma değeri yüksek. Dediler; biz bu işin başına akıllı uslu birilerini getirelim. Öyle de oldu. Turizm; teröre, bombalara, ekonomik krizlere, siyasi çalkantılara, Pandemiye rağmen en iyi dönemlerini yaşadı. Tamam dediler, bu işin içinden birilerini bakan yapalım da, daha çok turist gelsin.
Başka bakanlıklarda da bunu denediler ama örneğin bir bakan, kendi aile şirketinden kendi bakanlığına mal sattı. Turizm Bakanına da benzeri suçlamalar yaptılar ama cevapları geldi. Mesela kendine otel arazisi tahsis etti dediler, bilmem kaç milyon kredi aldı dediler, ancak tüm bunların bakan olmadan önce tahsis edildiği ortaya çıktı. Başta kendi oteline mermer tozu dökmesi olmak üzere kimi suçlamalar ise haklı çıktı, kimi suçlamalar ise balon, bazıları da iftira. O da dili döndüğünce kendisini savundu.
Hukuk çalışırsa ve Bakan suçlu bulunursa hesabını verecektir. Bizler de Sezar’ın hakkını Sezar’a vermekle mükellefiz. Turizm Bakanlığı sayfalarında dönemlerinde yaptıkları yüzlerce işi yazmışlar. Ancak beni en çok ilgilendiren birkaç başlık şöyle;
Binlerce tarihi eserlerin Türkiye’ye getirilmesini sağlamışlar, 400’e yakın tarihi eseri restore etmişler, Özel tiyatrolara, dizilere, sinemalara her sene 100 milyon TL’ye yakın yardım etmişler. Gastronomi turizmine değer vermişler, Michelin’in Türkiye’ye gelmesini sağlamışlar. Başta Diyarbakır Cezaevi ve 60 yeni müze açıp, tüm müzelerdeki eserleri dijital koruma altına almışlar. Çeşitli illerde Kültür Rotaları açmışlar vs.
Bakan bey, siyasete devam etmeme kararı almış. Sanırım, onun bu kararı almasına neden; onu yoran haklı-haksız suçlamalar oldu. Ailesine bile dil uzatanlar çıktı. Bence “Cehennem çukurundaki Türkler” fıkrasını düşünerek bazı eleştirileri pek de kale almasın. Ersoy Bakan, arkadaşım değil sadece meslektaşım ama tanıdığımız kadarıyla kendisi paraya, pula, iktidara muhtaç olan biri değil. Neden siyasete devam etsin ki. Ancak bize düşen, eğrisiyle doğrusuyla Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a yaptıkları doğru işler için teşekkür ederek kendisiyle vedalaşmak.
Umarız yeni dönemde, yine sektörden bir arkadaşımız Turizm bakanı olur ve yarım bırakılan, yapılması gereken, yeni projelere ön ayak olacak bir şekilde davranır. Ancak o da bilsin ki; onun ayağından çekenler yine biz meslektaşları olacağız…
SEKTÖRE KATKILARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER SAYIN MEHMET NURİ ERSOY…