Geçmişi yaşayan her insan geçmişten örnek alarak geleceğe güvenle bakmalıdır. Geçmişi inkâr etmeden, orada yaşanan olumsuzlukları yeniden yaşamamak adına kendini hazırlamalı, geleceğe de öz güveniyle sıkıca sarılmalıdır.
Son dönemlerdeki siyasetçilerin genel profiline baktığımda yeri gelince ‘geçmişten bir olayı cımbız ile çekerek alıp’ sonrasında aynı geçmişi kendilerine yönelik bir eylem söz konusu olduğunda farklı bir şekilde davranarak görmezlikten geliyorlar.
Yeri gelmiş iken buna bir örnek vereyim.
Bu ülkede Başbakan iken Recep Tayyip Erdoğan’a ve hükümetin değişik bakanlarına şehit cenazelerinde, başka yerlerden, toplantılarda saldırılar düzenlendi, düzenlenmeye kalkıldı.
O tarihte gazeteler manşetlerini atar iken iktidara yakın gazeteler olayı kınayan başlıklar attı. İktidarın karşısında yer alan medya ise bir ‘oh olsun’ demediği kalırcasına manşetler attı.
Siyasilerin açıklamaları da yine bu ifadeye yakın tarzda oldu. Kendi partilerine mensup kişilere yapılan saldırılarda ‘kıyamet koparırcasına’ feryat ettiler. Aksi olduğunda ise yukarıda da söylediğim üzere bir adet ‘oh olsun’ demedikleri kalmıştı.
Bizi bu noktaya getiren neydi? Bu hale gelmemiz kime ne kazandırıyordu? Aslında bu soruların yanıtını arayıp bulsak sorun tamamen ortadan kalkacak.
Gen yeni söylem günü…
Gün birlik ve beraberlik günü…
Gün kenetlenme, kusur arama yerine kusurları kapatma günü…
Ben bunu bilir, buna inanırım.
İki gündür sosyal medya üzerinden bazı arkadaşlar bana çok önem verdiğim bir konu üzerinden soru yöneltiyorlar. Bu soruya da buradan yanıt vererek ‘gün yeni söylem günü’ dememe ait bir örnek olması açısından da buna değinmek istiyorum.
AK Parti’nin Adana teşkilatları resmen kendilerini ralentiye aldılar. Teşkilatların hızı ve ivmesi, sahada çalışmaları, halk ile bütünleşmeleri resmen ‘ağır çekim’ gibi…
Bunun nedeni de yaşanan bir seçim atmosferi. Adana’da alınan başarısızlık ve arkasından gelen gelişmeler. Kimi suçlu ilan edeceğiz? Sorusunun yerine ‘biz nerede yanlış yaptık’ diyerek düşünüp hareket etmek lazım.
Teşkilatların yeniden dizayn edilmesi noktasında genel merkezin nasıl bir çalışma içinde olduğunu bilmiyorum ama kanımca ciddi bir değişim yaşanacak Adana AK Parti’de.
Ömer Çelik başta olmak üzere, milletvekilleri, eski milletvekilleri, eski bakanlar gibi partinin etkin ve yetkin isimlerinin ‘seçimde ne kadar çalıştıkları, ne kadar uğraş verdikleri, kimlerle nasıl bir ilişki içinde seçim sürecini götürdükleri’ konuları ciddi anlamda masaya yatırılmalıdır.
Yani Genel Başkan ve Cumhurbaşkanımızın sadece il ve ilçe yöneticilerinden hesap sorması doğru olmaz. Eğer ortada bir başarısızlık var ise bunun adresi sadece yerel yöneticiler, partilerin ana kademesindeki yöneticiler olamaz.
Demem odur ki, Ömer Çelik konusunda da ayrıca bir paragraf açılmalı, milletvekillerinin de performansları dikkate alınmalıdır.
Son iki haftadır ciddi anlamda gözlemliyorum. AK Parti’nin şu nöbetçi milletvekili ve yetkili konusundaki hassasiyetlerini, her şeyin ötelendiği gibi bu konuda ötelenmiş.
Partiye girip çıkanların belirli istekler konusundaki beklentileri haricinde başkaca bir yöneliş olmadığını hissediyorum. Görüyorum, izlenimlerim bu istikamette.
Yazımın başında ifade ettim ya, gün yeni söylem zamanı.
AK Parti’nin de, diğer partilerinde artık yeni söylemler ile şu halkın ekonomisini acilen düzeltmesi gerekiyor. Yoksa hal ve gidişat hiç iyi değil.
Mutfakta yangın var, evin içi kasıp kavruluyor. İnsanlar dolmuş paralarını bulamaz duruma doğru sürükleniyor. Lüks yaşamayı bir kenara bırakın, her evde iki buzdolabı edebiyatını da bir kenara itelim. İnsanlar evindeki bir adet buzdolabının elektrik parasını ödeyemez duruma doğru yöneldi.
Bu bir tehlikedir. Kapıda bekleyen bu tehlikeye karşı da duyarlı olmak lazım…
Önlem almak gerekiyor.
Yoksa bu tehlike başımıza büyük sorunlar aşabilir. Söylemlerimizi de kırmadan, dökmeden yaparak pozitif anlamda yapalım ve kazanan da Türkiye olsun.
Nice güzel günlere dileğiyle.