San Andres adası ziyaretinden sonra, tadı damağımda kalan Dünyada kaybolmak Güney rotaların ikinci ayağı ,nedeninin bilmediğim ama güçlü bir tutku ile beni kendine doğru çeken, dünyada kaybolma duygusu, karşı konulmaz bir çekim gücüne dönüştü, bu tutku özlem ve merak içerisinde beni çağırıyordu, bu sefer, Kolombiya'nın kuzeyinde yer alan, Karayiplere kıyısı bulunan ülkenin en turistik şehri. Atlantik okyanusu kıyısında, Columbia’nın incisi diye anılan saklı hazine şehri Cartegana’ye gitmeye karar verdim.
Yapmanız gereken, Türk Hava Yoları İstanbul Bogoto uçağına ekonomik bilet alıp dünyada kaybolmak için yollara düşmeniz olacak,. Okyanuslar ötesi 9 saat uçuştan sonra, transit yolcu bölümünden Aveance Hava yolları ile Bogota-Cartagena 1,5 saatlik bir uçuş sonrası sizleri bekleyen belki de haritada yerini dahi bulamayacağınız gizli hazineye ulaşmış olursunuz.
Uçak Rafael Nunez havaalanına indiğinde hem tedirginlik hem de heyecan bir birine karışmış durumda, uçak kapısından inerken sıcak bir hava ile karışık çiseleyen yağmur taneleri beni kendime getirdi. ,Yurtiçi uçtuğunuz için pasaport kontrolüne girmeye gerek kalmadan, Hava alanında bulunan Taksi stantlarına doğru yönelin. Orada sıraya girip kayıt yaptırıyorsunuz, elinize iki kağıt veriyorlar biri nereye gideceğiniz yazılı, diğerine ise ödeyeceğiniz ücret yazılı. kapıda sizi bekleyen taksiye binerken şoföre bu kağıtları vermeyi unutmayın.. Taksiye binip şehre doğru yol almaya başladık, şehir çok sakin ama yağmurla ıslandığı için birazda agresif sanki. Otele doğru yola çıktığımızda, yol boyu nereye bakarsanız bakın, motorsikletlerin her yeri işgal ettiğini görürsünüz, Burada, yerli halk ulaşımının % 80’i bu şekilde karşılıyor , Otele vardığımızda, kapıda bizi karşılayan belboy İspanyolca ‘bienvenido’ deyip duruyordu, ne demek istediğini anlayamadığımız için el kol hareketleri ile rezervasyon kağıdımızı gösterip room room diye karşılık vermeye çalışıyordum, tabi o da ne dediğimi anlayamadığı için karşılıklı güzel bir gülüşme koptu. Biran önce anahtarı alıp odaya çıkıp bütün yorgunluğu atmak içi can atıyordum, çünkü sabah keşfedilmemiş hazineleri keşfetmek için erken kalkmalıyım.
Heyecandan olsa gerek, sabah daha önce hiç bu kadar erken uyanmamıştım, uyanır uyanmaz pencereye koştum, karşımda hem muhteşem manzarası ile Atlantik okyanusu hem de mahmurluğunu üzerinden atamamış onu çevreleyen Cartegena ile tam bir uyum içinde ince bir tebessümle günaydın yabancı diye fısıldıyordu. Kahvaltıdan hemen sonra zaman kaybetmeden, dünyanın başka bir köşesinde kaybolmak için kendimi şehrin gizem sokaklarına bıraktım.
Bu şehir kendisine yakıştırılan isim gibi açık hava müzesini andırıyor, gerçekten saklı bir hazinedir. Sahilleri, ılık denizi, renkli binaları, eski tarihi şehri ile otantik ve etkileyici, Şehir tropikal iklime sahip olduğu için, gündüzleri çok sıcak ve rutubetli olsa da akşamları tadına doyum olmuyor.
Şehir bir lagün etrafında kurulmuş, deniz ve ince kumlarla kaplı plajlarıyla, Santa Marta ile beraber burası Kolombiya’nın önde gelen turistik tatil mekânlarından biridir. Şehir renkten renge ve bir sürprizden bir diğerine sizi sürüklerken, kendinizi surlarla çevrili şehrin tarihi derinliklerinde buluverirsiniz.
Şimdi nefesinizi tutun ve şehri adımlamaya başlayın, şehrin derinliklerine ilerledikçe bir kez daha dünyada kaybolmanın hissine ve tadına varacaksınız. Hayranlıkla Müzeleri, kiliseleri, katedralleri gezerken Colombia’nın meşhur Juan Valdez kahve markası her köşe başı karşınıza çıkar, burada bir kahve molası vermeden sakın geçmeyin. Küçük caffee ve resturant lar,hediyelik eşya satıcıları, mağazaları, nefes kesen gün batımı ile hem sizi kendisine aşık edecek hem de sarhoş edecek, Çiçek dolu cumbaya benzeyen balkonlu renkli tarihi binaları, Arnavut taşlı dar sokaklarında kendinizden geçecek tarihin derinliklerinde kaybolacaksınız. Farkında olmadan zamanın nasıl geçtiğini ve akşamın nasıl zamansız geldiğini fark edemeyeceksiniz.
Her sokağı ayrı bir açık hava müzesi kıvamında olan şehirde, size önerim ya bir bisiklet kiralayıp özgürlüğe pedal çevirin yada nostaljik faytona binip nal sesine uyumlu ritim büyüsü ile anı yaşayın.
Hava kararmaya başladığında yapılacak en güzel şey ise ünlü Kolombiyalı sanatçı Fernando Botero'nun yatan kadın heykeliyle süslenmiş olan Santo Domingo Meydan'ında, meydana açılan onlarca restorandan birini seçip, yerel Kolombiya biraları ve müziği eşliğinde Cartegana'nın tadını çıkarmak olacaktır.
Eşsiz ve doyumsuz kaybluştan sonra gece 23:00-24:00’ü gösterdiğinde artık yavaş yavaş kendinizi bulmanın ve otelinize dönmenin zamanı geldiğini fark edeceksiniz.
Otelinize varıp güzel bir duş alıp, yarın sizi bekleyen şehrin başka bir hazinesini keşfetmek için deliksiz bir uyku sizi bekliyor.
Sabah, yeni keşifler ve bir başka süprizleri görmek için heyecanla uyandık, sağlam güzel bir kahvaltıdan sonra bu sefer rotamızı şehrin limanına doğru çevirdik,
En çok gidilen plajlar; Isla Baru’daki Playa Balanca ve Islas Rosario’nun plajları. Bu plajlara yapılan günübirlik bot turlarının yanı sıra 1 ya da 2 gece konaklamalı turlar da bulmanız mümkün. Herhangi bir acenteden tur satın almak istemezseniz de sabah 09:00- 10:00 gibi Muelle Turistico de la Bodeguita yani turistik gezi teknelerinin kalktığı iskeleye gidip teknenizi görerek, tur programı içeriklerine ve fiyatlarına bakarak turunuzu satın alabilirsiniz. Heyecan ve merak içerisinde, inci gibi Karaip Denizi’ne serpiştirilmiş okyanusun derinliklerinde saklı adaları, yer yer turquaz ve mavi denizleri, görmek için can atıyorduk,
internet üzerinden Isla Baru adasına gitmek için hem tekne hem de otelimizin rezervasyonunu yatığımız için, limana gidip teknecimizle buluştuk, kısa bir tanışma ve isim kontrollerinden sonra, bizim gibi rezervasyon yapmış 2-3 aile daha vardı onları beklemek zorunda kaldık. Sonunda beklenen ailelerde tamam, artık özgürlüğe ve okyanusun derinliklerinde kaybolma zamanı. Tekne hareket edip şehirden uzaklaşmaya başladığında, Maviliğin ötesinde bir mavilik var düşümde, hayallerin hülyalarla birleşip boyadığı bir mavi . Gökyüzünden süzülen, yağmur tanelerine sinmiş azur(Mavi) misali, ırmaklara, denizlere hatta ummanlara rengini veren gizli bir el dokunmuşçasına, sıcak ve içten bir dokunuş bu beni benden alan, Tekne hızlandıkça özgürlüğe ve biraz daha derine doğru kayboluyorduk dünyada, Kanatları ile denizi döven Özgür martılar misali hızlandıkça, denizden sıçrayan su damlacıkları, mutluluğu adeta resmediyordu hülyalarımızda,
Denizin ortasında, küçük küçük adalar, bazen yaklaşıyor bazen de teknemize küsmüşçesine bizden uzaklaşıyor, Renkten renge giren Karaip Denizi bazen turquaz bazen de Azur maviliğin derinliği ile bizi karşılıyor, Denizin derinliklerinde saklı Isla Baru adasına vardığımızda, incecik beyaz kumları, Kauçuk ağaçları, saklı küçük cennet koyları ile nereye bakacağımıza şaşırdık, adeta başımızı döndürdü,
Tekne yanaşınca bizleri bekleyen belboylar karşıladı, Bizi adanın derinliklerinde ağaçların arasına sinmiş minik bir şatoya götürdüler, kapta da Hindistan cevizi ve limon karışımı bir kokteyl ile bekleyen bir garson ( Colombia’da bu meşrubatın ismi Limonata da cocnada) diye geçer. Odamıza geçip kısa bir dinlenmeden sonra heyecanla adanın keşfine çıktık, bu adanın güzelliği karşısında yalancı cennet az kalır bile. Daldan dala zıplayan sincaplar, Mozart korosunda ritim tutmuş renga renk kuşlar, kocaman kertenkeleler, narin kelebekler.
Akşam yemeğimizi açık havada berrak ayığı altında yedikten sonra huzur içinde rüyanın kollarına kendimizi bıraktık.
Bu sefer, sabah nedense içimden hiç kalkmak gelmedi, çünkü bu rüyadan uyanmak ve bu saklı cennete veda etmek istemiyordum, ama ne yapsak nafile, sayılı gün tükendi artık ve kırmızı beyaz al bayraklı Türkiye’m beni bekliyor.
Bir başka serüvende, başka keşfedilmemiş dünyada kaybolmak üzere yine karşınıza çıkacağız…