Seçim sonrası yaşananlara baktığımda, en çok ‘yorumlamaya’ çalıştığım olgu şu:
Bunca olanlar karşısında ‘neden’ suçlu aranmaya çalışılıyor; neden hep muhalefet suçlanıyor?
Seçim sonuçları konuşuluyor; suçlu muhalefet!
Devlete ‘paralel yapı’ abanmış; suçlu muhalefet!
Oy sayımına ‘hile’ girmiş; suçlu muhalefet!
Seçim günü ‘kediler’ elektrik kesilmesine neden oluyor; suçlu muhalefet!
Borsa düşüyor; suçlu muhalefet!
Döviz tırmanışa geçiyor; suçlu muhalefet!
Dış dünyada konuşuluyoruz; suçlu muhalefet!
İnsan haklarına verilen önem tartışılıyor; suçlu muhalefet!
Terör eylemleri deniyor; suçlu muhalefet!
Sokaklara iniliyor; suçlu muhalefet!
Suçlu muhalefet!
Suçlu muhalefet!
* * *
Yeryüzünün bir başka dilimi, yeri var mıdır acaba bizdeki gibi?
Ondört yıldır iktidarda olacaksın, değiştirmediğin taş, oynamadığın oyun kalmayacak, tüm bunlara
karşın elinin altındaki sırtarık medyanla ‘muhalefet’ üzerine komplolar oluşturacaksın!
Suçlu muhalefet!
Ondört yıl öncesine ‘Eski Türkiye’ diyeceksin...
Bu güne ‘Yeni Türkiye’.
‘Eski’ mi, ‘yeni’ mi, diye soracaksın...
Akıllara almayan bir soru!
* * *
Bir irdeleme...
Eski, denilen yıllarda ‘neler’ yoktu?
‘Ne’ denmişti:
Ne istediniz de vermedik?
Bu tümceyi, bugün alanlarda hesaba çağırdığı Pensilyanya kaçağına karşı söylemişti...
Evet, bu ülkenin bir yurttaşı olarak bunu bilmek hakkımız!
‘Neler verdiniz Fethullah Gülen’e?’
Neler verdiniz de, bugün yaşananların sorumlusu oldu?
Peki, neden ‘sizin verdiğiniz’ güçle;
Köşe başlarını egemenlikleri altına alanların,
Tele kulak eyleminde bulunanların,
Kermeste çoğalanların,
İlgisiz inançlarına yandaş bulabilenlerin,
Sınav sorusu çalabilenlerin,
Yargıyı sulandıranların,
Ülkeyi çıkmaza sokanların,
Daha da çoğunun...
‘Tek’ sorumlusu neden ‘hep’ muhalefet oldu?
Üstelik ‘Eski Türkiye’de olmayan, ‘Yeni Türkiye’yi çıkmaza sürükleyen bir olguydu bu!
Doğru değil mi?
* * *
Bir ülkenin ‘yaşanılır’ olabilmesinin ana etmeninden biri de, ‘temsil’ edildiğine inanmaktır.
Küçük, büyük...
Az çok...
Nasıl bir kitleden söz ederseniz edin ‘temsil’ edildiğine ‘inanma’ hakkı vardır.
Yurttaşın elinden alınacak, engellenecek böyle bir ‘hakkı’ çıkmazların en büyüğü olur.
Kitleleri savurur...
Bir ülkeyi yönetecek iktidarlara gereksinim olduğundan çok, iktidarın yaptıklarını ‘izleyecek’
muhalefete de gereksinim vardır...
Unutulmaması gereken; ondört yıllık iktidarın, bu yaşanan süreçte oluşan ‘tüm’ olumsuzlukların
nedeni olarak ‘muhalefete’ abanması, ülkemiz seçmenin de bunu ‘haklı’ bulması...
Asıl üzerinde durulması gereken ‘olgu’ da bu...