Adana İl Milli Eğitimin eski Müdürü olan değerli insan Abdulgaffur Büyükfırat hakkın rahmetine kavuşunca oturup şöyle bir düşündüm. (Öncelikle müdürümüze Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum. Toprağı bol olsun. Mekânı Cennet olsun.)
Devletin müdürü olmak, bölge müdürü olmak, amiri, memuru olmak nasıl bir şey? Sorusunu yönelttim kendime.
‘Sallabaşı al maaşı’ yöntemiyle yapılan idarecilik ile insanlarla kaynaşan, bütünleşen, sağlığında ve ölümünde hatır, gönül ile anılan insan olmayı mukayese ettim.
Sayın Rahmetli Büyükfırat önümüzde duran güzel bir örnekti. Adam gibi adam, iyi bir idareci, sözünde duran bir kişilikti. Beşeri münasebetleri oldukça güzeldi. Sevmeyen insan yoktu onu kurumunda ve sosyal hayatında.
Günümüzde durum böyle mi? Sorusunun yanıtı aslında gözle görülecek kadar ortada duruyor. Maalesef durum öyle değil.
Şimdileri müdür, amir demeye hak getire cinse büründüler. Herkesten kopuk, sadece Hükümete ve onun parti kanallarına karşı kendisini sorumlu hisseden müdür konumundalar.
Ankara’ya ve Ankara’nın Adana’daki temsilcilerinin ağzının içine, gözlerine bakıyorlar. Her hareketlerini ‘baş üstüne’ diyerek emir telakki ediyorlar.
Nerede o eski müdürler? Demek geliyor içimizden…
Rahmetli Abdulgaffur Büyükfırat’ın ölümünde Adana İl Milli Eğitimin şimdiki müdürü olan arkadaşın cemaat ile sohbeti ve törende yaptığı konuşmayı gazetemiz yazarı Mehmet Özler aktarınca iki kere hayrete düştüm…
Birincisi Rahmetli Büyükfırat için herkesin iyi bir insan olduğunu ifade eden konuşmasını dinleyerek ondan etkilenmesi beni hayretlere düşürdü!
İkincisi ise bu kadar insanın arkasından hayır duası edecek kadar iyi ilişkiler içinde olan insan gibi niçin bende öyle olmuyorum sorusunun kendilerine sormadıkları için hayret ettim…
Bugün Adana İl Milli Eğitim Müdürü ile yerel gazetelerin ilişkileri ne durumdadır? Diye bir soru sorsanız tek yanıtım olur. ‘Müdürün daha yüzünü görmedik!’
İyi bir idareci olabilirsiniz. Ancak iyi idareci olmanın kıstasları arasında iyi ilişkiler de vardır. Maalesef diyorum, Ak Parti iktidarının son 10 yıllık döneminde giderek ilişkiler Ankara’ya endeksli olmakla sınırlı bir tavır içine girdi.
Müdür veya amir, kendisini ol makama getirenlere karşı sorumluluk hissediyor topluma karşı değil.
Bütün sorun burada aslında.
İstisnalar oluyor mu?
Elbette aralarından çıkıyor.
Müdür veya amir için ‘Kimin adamı? Kim getirdi?’ sorusu ile anılacak duruma geliniyor ise sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Aslında Büyükfırat bize yakın zamanda iyi bir ders verdi.
Sevgili hocam, sayende insanların kendilerini bir kez daha sorgulamalarına vesile oldun.
Sağlığındaki gibi rahmetli olunca da bizlere büyük dersler verdin. Yol gösterici oldun.
Mekânın Cennet olsun…
Seni örnek alsınlar diyorum, başkaca da bir şey söylemeye gerek yok…