Dün 24 Temmuz “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” olması nedeniyle sözde ‘Basın bayramımızı’ kutladık.
Eksik olmasınlar, düşünceleri ve tavırlarıyla samimi olduklarına inandığım dostlarımızdan bu önemli güne ait kutlama mesajları aldım.
Bir de düşünceleriyle ve tavırlarıyla samimi olmayan, bize dahi siyaset yapan kişiler vardı ki onların ‘adettendir’ babından açıklamalarını görmüş olduk.
Basını ‘kendilerinin sesi olduğu’ sürece makbul olarak kabul eden tiplemelerin yayınladıkları mesajlara hiç ama hiç inanmayarak katılarak güldük!
Siyasi iktidarın basına getirdiği ağır yükler ve sindirme politikalarıyla başlayan süreçte ayakta kalmaya çalışan biz yerel gazeteciler, kimin ne kadar samimi olduğunu test edecek kadar yeterli bilgiye sahibiz.
Çünkü bizim haber kaynaklarımızdır bu ‘samimiyetsiz’ davrananlar. Onlar bizleri tanıdıkları kadar bizler de onları tanıyoruz.
Yine de eksik olmasınlar, adet yerini bulsun diyerek bizle ilgili düşüncelerini paylaşma zahmetinde bulunmuşlar.
‘Köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme’ alışkanlığını üzerlerine gömlek gibi giymiş olan ve yönetme erkini elinde bulundurdukları için basınla ilgili tüm kararlara imza atanların bu samimiyetsiz tavırlarının son bulacağına dair hiç ama hiç ümidim yok, onu peşinen belirtmiş olayım.
Bizleri temsil eden basın kuruluşları da laçkalaşmış!
Hesap peşinde olmaları yüzünden bizleri temsil eden basın kuruluşlarının da ‘siyasallaştığını’, dümen suyuna girdikleri erklerin tekeline teslim olduklarını görünce de inanın bir yerel gazeteci olarak bozuluyoruz.
Bozulduğumuz da yanımıza kar kalıyor!
En rahat olanı da ‘Kimseye göbekten ve gönülden bağlı olmadan’ hareket etmektir. Biz bu rahatlığı yaşıyoruz.
Buruk bayram kutlamasında ortaya çıkan görüntüleri görünce düşüncelerimi aktarmak istedim. Herkes kesesini doldurma gittiği sürece biz daha çok buruk basın bayramları kutlarız.
Olsun, hiç önemli değil. Doğru duvar yıkılmaz derler. Biz dik ve doğru durmaya çalışmaya devam edeceğiz.