Korona Virüsü gündemin tek ve önemli maddesi olunca az ya da çok her insan bu virüs konusunda bilgi sahibi oldu. Gün boyunca televizyonlardan yapılan bilgilendirme yayınları ile hastalık konusunda bilgi sahibi olunduğu gibi ülkelerin bu olay karşısında halkına yönelik getirdiği ekonomik kazanımlar konusunda da bilgi sahibi olduk.
Dünya çok küçük… Herkesin birbirinden öyle ya da böyle haberi oluyor. Kısa zaman diliminde.
Türkiye’de her gün yeni yasaklar getiriliyor. Bir türlü kökten sokağa çıkma yasağı getirilmiş olsa da bu virüsün böyle büyümesinin, çoğalmasının önüne geçilmiş olsa. Kendi adıma kısmi sokağa çıkma tedbirlerinin alınmasından yanayım.
Başkalarının uzmanlık alanına girmeden ‘Çalışmak zorunda olanların durumuna’ ait bir tespitte bulunmak istiyorum ve ardından da Hükümet yetkililerinden bu konuda acil bir önlem paketini açıklaması konusunda talebimiz olacak.
‘Çalışma zorunda değilsen evinde kal’ çağrısı yapılıyor. Hiç kimse öldürücü virüsün tehlikesini bilerek kolay kolay evinden çıkmaz. Hayatından önemli değil ya!
Gelin görün ki, evinden çıkarak çalışmak zorunda olan meslek erbapları var. Günlük yevmiye ile çalışan gündelikçiler var.
Eğer o gün işe gitmez ise evine ekmek parası götüremeyecek durumda olanlar var. Bütün bunları devletin yetkili mercileri bizden iyi biliyor. Ne yazık ki açıklanan ekonomik pakette esnafa da iyileştirme getirilmedi. Beklenen paketten insanlar mutlu olmadılar.
Bu mutsuzluğu Ankara’da biliyor. Alınan önemlerin gelir düzeyi oldukça yüksek kesime yönelik iyileştirme olduğu konusunda herkes hem fikir.
O vakit biz de diyelim ki halkın sesi olarak ‘Bu insanlara her ay en azından bin lira nakit yardım yapın’ ve bir nefes aldırın. Suriyeli insanlara 6 yıldır yapılan yardımlara harcanan paranın belki de yarısı oranında bir miktar ile bu insanların yüzünün gülmesini temin edebilirsiniz.
Hal böyle olunca da bize hatırlatmak düşüyor. Karar vermek de devletin yetkili mercilerine…
***
Kamu mallarına zarar verenleri bir yakalasam!
Virüs diye yatıp virüs diyerek kalkıyoruz. Psikolojimiz bozuldu. Evdeki aile fertlerinize dahi virüs nedeniyle bir değişik bakarak ‘aman’ diye dikkat çekiyorsunuz.
Böyle bir ortamda evinde kalmayarak caddeleri arşınlayanlar da var… Bir de gecenin geç saatlerinde kent merkezindeki devlete ait, kamuya ait malları kırıp döken zibidi takımları var.
İnsan olarak o kadar çok asabımızı bozuyor ki bu zibidi takımı. Ne istersiniz oturma banklarından, belediyeye ait ekmek fabrikasının camlarından, çerçevelerinden.
Kamunun malı ortak maldır. Bu ortak maldan herkes faydalanır. Bu zibidiler, içindeki kinlerini böyle davranarak kusmaya çalışıyorlar. Maalesef bu konuda çok kızıyorum. Bu mala zarar verenleri bir elimize geçirsek ‘sen misin?’ diye soracağız vallahi.
Bu kadar oldu inanın bana. Kozan’da kamu mallarına zarar veren o zibidi takımını devletin kolluk kuvvetleri bulup çıkarır ise onlara iyi dememek gerekiyor. Çünkü ‘Nus ile uslanmayanı…’ misali yaparak gereğini yapmalı…
Belediyenin ekmek fabrikası ekmek üretiyor. O insanların yiyeceklerini temin ediyor. Siz kırıp camları, çerçeveleri yere indiriyorsunuz. Ayıp size ayıp…