Siyasetçidir ülkeyi yöneten. Karaları veren de siyaset mekanizmasıdır. Siyasetin merkezi de halkın temsilcisinin yer aldığı TBMM’dir.
Cumhurbaşkanlığı sistemi ile parlamenter rejimden sapmanın kaydedilmesinden sonra TBMM’nin de içi adeta boşaltılmıştır. TBMM, noter görevi üstlenir görünümdedir.
Siyasetçinin söylemi ‘Güçlü Türkiye’ diye başlar. Ancak Türkiye’den önce siyasetçinin kendisi güçlenir…
Güçlü Türkiye nasıl olunur?
Bu soruya herkesin kendince vereceği yanıt vardır elbette. Benim de yanıtım şu şekildedir.
Güçlü Türkiye, halkı mutlu, huzurlu olan Türkiye’dir. Ekonomik anlamda sıkıntı çekmeyen halkı olan Türkiye’dir. Yatağa çocukların aç girmediği bir Türkiye’dir. Emeklinin, memurun, işçinin, köylüsünün kentlisinin rahat ettiği, sıkıntı çekmediği, huzurlu olduğu Türkiye’dir.
Güçlü Türkiye, gençlerin iyi eğitim aldığı, okul bitirdiğinde iş bulduğu, ülkede işsizliğin olmadığı bir Türkiye’dir.
Güçlü Türkiye, insanların yek ekmeğe muhtaç olmadığı, sofrada yemeklerini yiyecek kadar ekonomik gücü kuvveti olmayan insanların olmadığı ülkedir!
Güçlü Türkiye’ye daha o kadar çok şey ekleyebiliriz ki, sayfalar tutar bu eklemeler. Güçlü Türkiye için herkes söylemde bulunur. İş eyleme gelince susarlar. Çünkü susmak zorundadırlar.
Yersen böyle misali…
Son emeklilere verilmesi düşünülen 5 bin liralık yardım konusunda ortaya konulan adaletsiz davranış şeklinin herkesi tedirgin ettiğini siyasetçilerin bildiği ülkedir Güçlü Türkiye…
Beslenme sorunu yaşayan gençlerin, çocukların olduğu bir ülkede güçlü Türkiye söylemlerinin ben afaki olduğunu düşünüyorum.
Ayakta kalanlara aşk olsun…
Yazımı kısa bir dipnot ile bitirmek istiyorum. ‘Siz siz olun, boş lafa ve vaade itibar etmeyin. Yoksa var olan gücünüzden de olursunuz!’