Yaşar iken kıymetini bilmediklerimizi ancak bu dünyadan ahrete intikal ettiklerinde kıymetlerini anlıyoruz. Ne yazık ki iş işten geçmiş oluyor.
Dünyanın o kadar ağır yükünün altından kalkmak adına o yaşayan kıymetlerin kıymetini ne yazık anlamıyoruz, anlayamıyoruz. Bunun içindir ki saygın insanları ölmeden taçlandıramıyoruz, ancak ölümlerinin ardından saygı ile anmak durumunda kalıyoruz.
Hayatın acı gerçeklerinden birisi bu da… İnsanın hayat arkadaşını, sevdiğini kaybetmesi kadar acı ne olabilir. Ben yıllar önce hayat arkadaşımı kaybettiğimde anladım bu acıyı. Her yıl ölüm yıldönümü geldiğinde bir kez daha anlıyorum o acıyı ilk hissettiğim günü…
Sadece ölüm yıldönümlerinde değil, her ortamda hissediyorsun o yokluğu, tek başına olmayı. Evlatlar dahi onun yerini doldurmuyor.
Acısı ile tatlısı ile geçen onca zamandan sonra. Kaybetmemek elbette mümkün değil. Doğanın kanunu bu… Belki bizde bu dünyadan hicret ettiğimizde arkamızdan evlatlarımız bizim boşluğumuzu hissederek bugün benim yaşadığım bu kaybettiklerimizin arkasından hissettiğim duyguları onlar da hissedecekler. Yaşar iken kıymetini bilmek. Aslında en güzel olanı da bu…
Sonrasında… Sonrasında sadece arkasından hayırlar yapıyor ve dualar gönderiyoruz. Onu da Allah kabul etsin diyoruz.
Bugün biraz duygusal bir yaklaşım içinde olmam nedeniyle kaybettiğim hayat arkadaşım, eşimle ilgili hissettiklerimi kaleme almak durumunda kaldım.
Bu nedenle de böyle bir yazıyı kaleme aldım. Beni maruz görün diyorum. Allah kimseye sevdiklerinin arkasından bakakalmayı nasip etmesin.
Sürekli sevdiklerinizle birlikte güzel günler yaşayın. Ölümde bir gerçek… Yaratana tekrar kavuşacağız. Sorgumuzla, hesabımızla…
Mutlu günler sizin olsun diyorum ve kıymetini bilmek durumunda kalacaklarınızın kıymetini ne olur o insan yaşar iken anlayın. Onu da onlara hissettirin.
Benden küçük bir nasihat olsun.