Kim istemez konforlu yaşamı…
İnsanın isteklerini karşılayabildiği, huzur içinde her ihtiyacını karşılayarak yaşam sürdüğü bir hayatı sürdürebilmesi kadar güzel ne olabilir.
Ancak bunu sağlamak çok kolay olmuyor. Toplu yaşam koşulları içinde sizin dışındaki insanların istekleriyle adeta ağ gibi örülen yaşamda her istediğini yapma, huzurlu ve mutlu olma, hayat seviyenizi yükseltme her daim mümkün olmuyor.
Bu mümkünsüzlük aslında yönetim şekli ile ilgili oluyor. Size neyi hak görüyorlar ise yönetenler, siz onunla yetinmek zorunda kalıyorsunuz.
Eleştirmek kolay, çözüm yolu bulmak zor bu ülkede. Herkes eleştiriyor, çözüm ise üretmekte zorlanıyorlar. Getirilen çözüm yollarını da yönetenler kabullenmeyerek ‘bizim doğrularımızdan’ hareketle bildikleri yolda ilerleyerek bizi yine konforlu yaşama kavuşturmuyorlar.
Bizi konforlu yaşama kavuşturmaz iken kendileri ne yapıyorlar? Konforun alasını yaşıyorlar. Kendilerine var, bize yok…
İçinizden çıkan bir isim yönetmeye talip oluyor. Bir yerlere gelebilmek adına siyasete atılıyor. Üstün başarı gösterip bir yerleri yönetmeye hak kazanıyorlar. Bütün imkânlar kendilerine sınırsız açılıyor. Oturacak evi olmayanlar villalara kavuşuyorlar. Kimse de sormuyor ‘nereden buldun?’ sorusunu.
Yurttaş olarak biz, ‘bize sunulanları’ kullanmak zorundayız. Bizim adımıza karar verenlerin yanlışlığını o sunumu gerçekleştirenlere bir türlü izah edemiyoruz. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Bazen ben kendi adıma ‘biz bunları hak ediyor muyuz?’ sorusunu kendime soruyorum. Verdiğim yanıt ise ‘evet hak ediyoruz’ diye oluyor. Ektiğimizi biçme misali…
Sormuyoruz. Sorgulamıyoruz. Hak aramıyoruz. Taleplerimizi kısık sesle dile getirip yüksek ses tonuyla isteklerimizi dile getiremiyoruz. Taleplerimizi yerine getiremeyenlere ‘elinize sağlık’ diyemiyoruz.
Türkiye’de 13 milyon emekli var. Son EYT ile emeklilerin sayısı 15 milyonu buldu. Parti kursalar Türkiye’de iktidar olurlar. Her gün sabah kalktığında emekli, perişan halini bir kez daha hatırlıyor bu ülkede. Lakin kendilerine sunulan konforsuz yaşamdan şikayet edip sonrasında sandığa giderek aynı yöneticilere yeniden oy veriyorlar. Seçiyorlar. Bu zaman da şikâyet etme hakları ortadan kalkıyor.
Yeni dönemde gençlik ümit oldu. Konforlu yaşamı bir türlü bulamayan bu gençlik, kendilerine konforlu yaşamı sağlayacak yöneticilerini seçebilecek mi?
Bu sorunun yanıtını 14 Mayıs günü alacağız işin özünde.
Konforlu yaşamayı bir kenara bıraktık. Dosta düşmana el açmadan ayaklarımızın üzerinde durarak yaşamaya dahi razıyız.
Çok ezildik ülke insanı olarak. Yoklukla, yoksullukla, geçim derdiyle uğraşıp durduk yıllarca. Artık uğraşmak istemiyoruz. O halde sorunu çözmenin kendimizle yüzleşmemizle başlayacağına inanarak hareket etmeliyiz.