40 yıldır siyasetçiler rahatsız oldukların söylerler ama bir türlü seçim barajını ve siyasi partiler yasasını değiştirmek istemezler. Çünkü kendi koltukları elden gider. Rahatsızlık duyarlar.
Bu nedenle her seçim döneminde siyasi partiler yasası değişmeli diye yola düşen ve seçim beyannamelerine yazan siyasetçiler her şeyi unutup unutturdukları gibi bunu da unuturlar, unuttururlar.
Memleketin hali bir adet böyle kıymetli okuyucular.
Son günlerde yine siyasi partiler yasası değişsin diyerek alt tondan sesler ile yola çıkan siyasetçiler yasaya dokunmadılar ama seçim barajını dokunmak istediler.
Baraj bilindiği üzere yüzde 10.
Bunu yüzde 5 veya yüzde 7 yapalım diyorlar. Hazırlıkları bu noktada.
Bunu ortaya koyar iken de seçimde dar bölge ve daraltılmış bölge modellerini gündeme taşıdılar. Dar bölgeye girmek istemeyen siyasetçilerin hedefinde daraltılmış bölge sistemi var. Bu sistem de çok eleştiri getirecek. Çünkü daha önce denendi ve siyasi iktidar bölgeleri kendi kafasına göre ayarladığı için olumlu netice çıkmadı.
ANAP döneminde yaşandı bu sistem. Çıkan sonuç hiçbir siyasi partiyi mutlu etmedi.
Seçim barajını düşürmek çözüm değil bence. Asıl çözüm siyasi partiler yasasını değiştirmektir. Genel başkanın ve genel merkezin elindeki yetkileri alarak halka yani seçmene vermektir. Seçmen olan halk, partinin kayıtlı üyesi kendini yönetecek kişileri kendi seçer ise o vakit tam demokrasinin kuralları uygulanır.
Aksi halde bir yerlere aday olan kişi kendini genel başkana ve genel merkeze karşı sorumlu hissettiği sürece ülkedeki sıkıntıları yani siyasi sıkıntıları ortadan kaldıramazsınız.
Yüzde 1’de yapsanız eğer il başkanını, ilçe başkanını, milletvekilini genel merkez belirliyor ise siz halk olarak katılımcı değilseniz hiçbir hükmü yoktur bu değişikliklerin.
Önünüze konulan yemeği yemek zorunda kalırsınız.
Sevseniz de, sevmeseniz de…
Türkiye’nin asıl sorunu siyasi partiler yasasıdır. Bunu derhal değiştirmek gerekir. En azından ben böyle düşünenler tarafındayım.
Görüşmek dileğiyle…