Sorunsuz kişi de olmaz, ülke de olmaz. Öncelikle bunu peşinen bir söylemiş olalım.
Sorunsuz toplum demek, ülke demek, hayati fonksiyonlarını yitirmiş toplum demektir, ülke demektir. Sorunları aşmak da insanlara, toplumlara ve ülkelere düşer.
Ülkemizin temel sorunu bana göre batıcılaşmaktır! Önce ülke olarak biz nerede duruyoruz? Yüzümüzü nereye çevirmişiz? Nereye çevirmemiz gerekiyor? Bunları irdelemek gerekiyor.
Biz ülke olarak kendi gücümüzün farkında mıyız? Buna ne zamandan beridir kayıtsız kalıyoruz? Kendi gücümüzün farkına varınca vahşi batılılaşmak nerede durmaya başladı?
İşte bu soruların yanıtını aldığımız zaman sorun biraz çözüm bulacağa benziyor.
Çözümün adresi devlet olarak, millet olarak bizde saklı aslında. Elbette toplum içi çekişme yok değil. Var! Ama bu Batıda olduğu gibi sınıflar arası iktidar çatışması değil. Devlete yön ve nitelik kazandırma seviyesinde.
Bakınız bir akademisyen bu konuyu nasıl izah ediyor.
‘Batılı ve Doğulu toplumların farklılıklarını hatırlamakta yarar var. Batılı toplumların değişmesinde ana dinamik sınıf çatışması. Doğu toplumlarında sınıf yok. Diğer bir ifade ile tarihin sınıflar arasındaki kavga ile oluştuğu tezi Batı toplumları için geçerli. Yani bize anlatıldığı gibi evrensel bir hakikat değil. Doğulu toplumlarda değişimin sürükleyicisi ‘devlet’. Daha açık bir ifade ile Batıda sınıfların oynadığı rolü Doğuda devlet oynuyor.
Türk kavmi, Türk budunu, İslam milleti ve Hz. Muhammed'in ümmeti olarak tarih boyunca yaşadığımız aşamalarla şekillenen milli kimliğimiz bize dünya üzerinde bir yer biçmektedir. Bizim Batı ile olan ilişkilerimiz bizlere kimlik kazanmamızda bu nedenle son derece belirleyici bir rol oynamıştır.
Şimdi sorun şuradadır: Türkiye şekillenen yenidünyada toplumlararası ilişkilerde kendisine yer olarak nereyi tercih edecektir? Tarihi mirasına ne dereceye kadar yüzünü dönecek yahut sırtını dönmeye devam mı edecektir?
Bütün bunlar takdir edileceği üzere sınıf çatışması değil, devlet tarafından yürütülecek olan siyasetle ilgili konulardır. Ancak bu lafımız alışılagelen kısır siyaset kavgaları gözetilerek yanlış anlaşılmamalıdır. Siyaset kavgaları ülkemizde hep sade suya tirit mesabesinde geçmiş ülkemizin dünya üzerindeki yerini tartışmaya açmaya yönelik hiçbir çaba olmamıştır.
Oysa bu doğrultuda geçmişimizde zengin bir deneyimimiz vardır: Osmanlılık. Aslında her ne kadar gereksiz kalsa da biz yine de hatırlatalım. Osmanlılıktan kasıt asla Cumhuriyeti kaldırıp yerine saltanat kurmak değildir. Bu evvela Osmanlı mefhumunu anlamamak demektir. Osmanlılık Anadolu merkezli olarak üretilen bir dünya siyasetinin adıdır. Bunu yapamadığınız zaman hem Anadolu'nun hakkını vermemiş olursunuz, hem de bu toplumun tarihi birikimine ve milli kimliğine aykırı davranmış olursunuz.
Evet, çözüm devlet tarafından yürütülecek siyasetin mahiyetinde. Daha açık bir ifade ile siyasi elitler tarafından hep mevcut imkânı ele geçirmek adına mücadele edilmiştir. Temel sorunumuz olan Batıcılaşma ve bunun tabii neticesi olarak zuhur eden dünya üzerindeki yerimiz üzerinden bir siyaset üretilmemiştir. Üretmeye kalkanlarda dünya sistemi adına bu toplumu vesayet altında tutmak için görevlendirilmiş güçlerce hep engellenmiştir. Bunun için değişmez formül olarak “irtica” bahane edilmiş ve her on yılda bir ülke yönetimine el konulmuştur. Yapılan açıktır: Milletimizin önüne engel koymak! Kimin çıkarına? Batı çıkarına! Batı adına yürürlükte olan dünya sistemin devamı adına! Her zaman vermekte beis görmediğim örnek “batı çalışma grubu” isimli yasa dışı oluşumdur. Türkiye o zamanın iktidarı vasıtasıyla Batı peyki olmaktan sıyrılmaya çalışırken vesayet odakları bu isim ve nam altında karşı çıkmışlardır. Çabalarının Batı amaçlı olduğunu saklamak gereği bile duymayacak kadar pişkince yapacaklarını yapmışlardır.
Ama artık gerek Türkiye'de ve gerekse dünyada çok şey değişmiştir.’
Evet, çok şey değişti, değişmeye de devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemleri de tam bu noktada önemli. Tam da bu noktada birilerini rahatsız ediyor.
Batının dişlerinden kurtulmak adına verilen mücadele bu anlamda önem arz ediyor. Erdoğan’ı neden sevmiyorlar?
Hiç bu sorunun yanıtını aradınız mı?
Hemen söyleyeyim. Cumhurbaşkanı bize doğru yolu gösterip ‘bu batıdan bir halt olmaz’ gerçeğini gösteriyor da ondan.
Dolayısıyla artık yolumuzu çizmemiz ve kaderimizi kendimiz belirlememiz gerekiyor. Biz de onu yapalım.
Bu ülkeye, bu Cumhurbaşkanına sahip çıkalım. Kurtuluş yine bizde, yani kendimizde…