Ülkemizin ulusal değerlerini hiçe sayarak, üstelik bunun için de olmadık ‘tümceler’ kurularak; ereklerine ulaşmanın önündeki engelleri yok etmeye çalışma biçimleri her zaman ‘rahatsız’ olma nedenim oldu!
Adı ne olursa olsun, bu ülkenin yurttaşlarının emeği ile kurulmuş kurumların, fabrikaların, varsıllıkların bir de; ‘zarar ediyor’ gerekçesiyle satılmak istenmesi, satılması, orada çalışanların şimdi olmasa bile birkaç yıl sonra sorunlar yaşaması ‘acı’ değil mi?
İktidar ‘şeker fabrikaları zarar ediyor’ derken, fabrikanın içinde-yanında olanlar verdikleri rakamlarla ‘zarar’ etmediğini söylüyorlar.
Eğer ‘zarardan’ söz açılırsa,
Eğer ‘zarar’ eden kurumların satılması gerekiyorsa,
Eğer ‘zararlı’ olan elden çıkarılıyorsa…
Bu ülkenin her yıl ‘açık’ vermesine neden olan, bunca zamma, yeni vergilere neden olan, bu ülkenin yurttaşını borç batağına sürükleyen ‘yerlerden’ başlamak gerekir o zaman!
***
Şunu artık biliyoruz; ancak anlamakta zorlanıyoruz…
Şeker Fabrikaları ‘zarar’ ettiği için değil, bir yerlerden gelen ‘istekler’ doğrultusunda, yine o ‘bir yerlerin’ beklentisi nedeniyle satılmak isteniyor!
Bakan A. Eşref Fakıbaba şöyle bir tümce kurdu birkaç gün önce:
‘Gıda, Tarım-Hayvancılık Bakanlığı olarak biz de talip olacağız. Şartlarımız uyarsa Tarım Kredi Kooperatifi olarak birkaç fabrikayı biz almayı düşünüyoruz.’
Bakanın bu sözlerin dile getirildiği sırada ‘bu ne anlama geliyor, neden satılmak isteniyor öyleyse’ diyenlere söylenecek ‘söz’ bulamadım!
Hükümetin içerisinden, ‘satılacak, özelleştirmeye karşı mısınız’ sesleri yükselirken, ilgili bakan ‘bir kaçını biz alırız’ diyor!
Sonra ‘düzeltilmeye’ çalışılmış olsa bile, ‘o an’ denilmesinin gerekçesini düşünmek-sorgulamak, bu ülkenin ‘ulusal değerlerine’ önem verenlerin hakkı olmalı!
***
Özelleştirmeye karşı mıyım?
Ülkenin ‘önem’ sayılan noktalarının ‘özelleşmesi’, özellikle de yabancılara satılmasını ‘baştan’ bu yana doğru bulmuyorum!
O dönemin hükümeti ‘o’ olmuş, ‘bu’ olmuş üzerinde durmuyorum!
Satılan şu başlıkları unutmamak gerek:
Cam sanayi, çimento sanayi, tarımsal sanayi, tekel, enerji sektörü, termik santraller, madencilik, seka, limanlar, turizm-dinlenme tesisleri, telekom, elektrik santralleri…
Bu başlık altında onlarca kurum ‘özelleştirme’ gerekçesiyle satılırken, hem bu kurumlarda çalışanların, hem de bu kurumlardan ‘hizmet’ alan yurttaşların zaman zaman yükselen çığlığını duymayan yok!
Kaçak-kayıp elektrik bedelini tüketici ödemesi sürecek! Özel kurum, kaçak elektrik kullanımını çözmek yerine, borcunu ödeyen tüketiciden almaktan vaz geçmeyecek!
Sevelim mi iktidarın ‘satılması gerekenler satılacak’ ile yola çıkıp, tam hızla sürdürdüğü böyle özelleştirmeyi?
***
Şunu biliyoruz…
Hiçbir değer ‘kolay’ kazanılmıyor.
Bu ülkenin zamanından, emeğinden, insanından ‘çok’ şey alıp götürüyor!
Neden?
Bir gün birileri çıksın, ‘hadi şunları bize sat desin’, iktidarın da ‘tamam satalım’ demesi için mi? Bu denli kolay mı?
Olmamalı!
Üzerinde yılların alınteri olan; bu kurumların ‘yan girdileri’, bu ülkede yetişen hammaddeleri, bunları üretmek için yola çıkanlar, bununla yaşamlarını kazananlar…
Bunların tamamı bir bütündür; satış, ‘bu’ bütünlüğün bozulması anlamına gelir!
***
Şeker fabrikasının yerinden oynatılayacak bir ‘tuğlası’, geçmişte Adana’da var olan çırçır-dokuma tesislerinin yok olması gibi bir sürecin yaşanmasına neden olacaktır!
Şeker fabrikasının satışı zamanla üretimi düşürecektir, düşen üretim üreticinin ekim alanının daralmasına neden olacaktır, daralan ekim alanı o bölgenin yoksullaşmasının önünü açacaktır; sonra çalışanların işten atılması, şeker üretiminin kartellerin doğrultusunda düşürülmesi, yurttaşın NBŞ’ye yönelmesi…
Bunlar, NBŞ’nin yüzde beşe düşürülmesi sıktı beni!
Unutmayalım, geçmişte bozulmayan oyunlardan en çok ülkemizin yurttaşları ‘zarar’ etti!
Sanayi kenti Adana bugün ülkenin ‘en yoksul’ iki kentinden biri; bunu da unutmayalım…
160318