Toplumda hırsıza “hırsız”, haksıza “haksız” denilmemesi unutulmaya başlandığında, özellikle yaşı yarım yüzyılı aşmışların yaşamalarını bırakın/ solumaları bile zorlaşıyor! Nasıl zorlaşmasın ki; özellikle de “yitik gençlik” sayılıp sensen kuşağının izlerini taşıdığınızda “her şey” daha da çıkmazlaşıyor!
Elbette seksen kuşağının içinde de vardır günübirlik yaşamı “ilke” edinmiş olan/ “günü yaşamayı” seçen, ancak “genelleme” yapıldığında “sorgulayıcılığı” yabana atılmamalıdır! Bu karşısındakinde “suç” arama biçimde değerlendirilmesin; anlatılan/ yapılan beyin imbiğinden iyice geçirilir/ süzülür, kalan tortular ortaya serilir! Masadaki “tortunun” görülmez olması, görülmezleştirilmesi beklenemez; yaşamın tüm evrelerinde karşılaşılması olasıdır! “Tortunun” biçimi, etkileyiciliği, bırakacağı iz ödünsüz ortaya konulmak için elbirliği edilip çaba harcanır! Bu yapılmazsa eğer eleştirilir, tepki gösterilir…
***
Bir yandan seksen darbesi, ardından gelen Anap/ Akp “iktidarları”, seksen kuşağının kazanımlarını alt/ üst etmeye yetti! Önce “muzır yayınlar” denilip poşet içindeki görsellere özendirildi, sonrasında “benim memurum işini bilir” denilerek cebine indirdiği “haksız kazanç” özendirildi, nedeni öğretilmeyen “bir koyup beş almak” anlayışı toplumun “özüne” körüklendi!
Ardından gelen Akp “iktidarı”… Daha işin başında, “kendine” tanınan “seçilme özgürlüğünün” herkes için zorunluluk olduğu yaşamdan çıkarıldı! Dahası da var; “demokrasi araç” sayıldı, günü geldiğinde “araçtan” inilmesi gerektiği söylenmesine karşın “gündemde” tutulması zorlaştırıldı! Yurdun birçok varlığı el değiştirilirken susturuldu! Savaşarak kazanılmış topraklar üzerinde, “sığınmacı” adı verilen “geçici konukların” hakları olduğu bile söylenebildi! Ülkenin topraklarını “yurt” bilenlerin doymadığı apaçık ortadayken, “iktidarın” üç basamaklı milyar dolara yaklaşan harcama yaptığını yinelemesi birçoklarını sızlandırmadı, sarsmadı, titretmedi, kendine getirmedi…
***
Her şey gözümüzün önünde gerçekleşiyor! Kuyrukta insanlar saatlerce bekleyerek ekmek, et, süt almaya çalışırken, nüfusun büyük bir katmanı özellikle emekliler/ asgari ücretliler “iktidarın” çok düşünerek uygun gördüğü “açlık sınırı” altındaki aylıkla geçinmeye zorlanıyor, tüm bunlar yetmezmiş gibi “enflasyonun” yükü de emekliye/ asgari ücretliye yükleniyor, sonra da biri çıkıp “sığınmacı kardeşlerimize şu kadar milyar dolar harcadık, daha da çoğunu harcarız” dediğinde toplumun bir bölümünden destek bile alıyor!
Toprağa ektiğiniz bir fidanın büyümesi/ gelişmesi/ salkım-saçak olması/ meyveye durması için bakıma gereksinim var; unutmayalım! Suyunu vermediğinizde kurur, bakımını yapmadığınızda hastalanır, kuruyan dallarını almadığınızda hantallaşır/ obezleşir! Tıpkı bu yurdun “açlık sınırı” altında yaşamaya zorlanan dargelirlileri gibi; beslenemez, bağışıklık sistemi güçlenemez, bildiğini/ öğrendiğini taşıyamaz, sağlıklı kuşak yetiştiremez, karşısındakiyle iyi bağlar kuramaz, anlatılana dikkatini veremez, soramaz, sorgulayamaz…
***
Hırsıza “hırsız”, haksıza “haksız” denilmemesi için, “bunun” başından beri gerekleri mi yapıldı yoksa? Üstelik bundan “iktidar” olduğunca, “muhalefetin” değişmez isimleri de yararlandığı gibi, “öyle bir” seçmenleri olması için uğraş veriyor olmalı! Son zamanlarda “ulaşılması” güçleşen, ancak nasılsa dün arayan bir “isim”, seçim öncesi yazılarım için “maşşalhın vardı” dedi, tepkisel bir dille! Yapılanlara, “tek sesliliklerine”, anti-demokratik uygulamalarına susmam gerekiyormuş demek ki; şaşırmadım nedense! Eğer uygun olur da, karşılaşırsak “bana uymadığını” söyleyeceğim!