Basının önüne çıkarak değil, sosyal medya üzerinden üç/beş satırla açıklanıp, sonunda da “hayırlı olsun” denilerek duyurulan hububat alım fiyatına tepkiler sürüyor! Yalnız hububat değil; fındık alım fiyatı, çay alım fiyatı da aynı/ benzer tepkilere neden oldu! Tepkileri değerlendirmek, üreticinin kaygılarını dinlemek, üretimi özendirici tutum sergilemek gibi bir yaklaşım göstermek yerine, “aynı” çiftçiyi zorlayıcı kararlar almayı yerinde buluyor olmalılar! Artık şuna inanıyoruz; “iktidar”, kendinin de yetersiz/ yurttaşa zarar verici bulduğu açıklamaları sosyal medya üzerinden yapmayı yeğliyor!
Belirlenen taban fiyatlara bir bakıyorsunuz; geçen yıla göre yüzde onun biraz üzerinde! Girdilerine bakıyorsunuz; yüzde elliyi aşmış! Yapılan açıklamanın mantığını düşünemiyorsunuz! Geçen yıl da beklenenin altında bir rakam açıklanmıştı, o açıklanan rakamın üzerine yüzde oniki zam yapıldı bugün, ama girdileri yüzde kırkdokuz zamlandı! Bu olgu, “bu işi yapma, başka işe bak, iç tüketimde yetmeyeni dışarıdan getiririz” demek gibi bir şey! Bakliyatlar gibi, et gibi, kurbanlık gibi, saman gibi! Yazık ama!
***
Ülkeye yapılacak “en büyük kötülük”, varsıllıklarını göz ardı etmek, kendi “öz” kaynaklarıyla elde edilecek ürünlerin dışalımla sağlanmasına olanak tanımak olmalı! Üç yanı denizle çevrili bir ülkesin, su kaynaklarını doğru kullanırsan her ürüne yetirebilirsin, topraklarının büyük bir bölümünü nadasa bırakmadan ekebilirsin, her tür ürünün yetişmesini gerçekleştirecek ikilimin sahibisin!
Öyle değil işte! Toprağına ekeceğin tohumu, atacağın tarımsal gübreyi “yabancı sahipli” firmaların özgürce belirledikleri fiyattan alıp üretim yapmaya çalışıyorsun! Toprağa ektiğin, üzerine titrediğin, hasada dek emek harcadığın ürün için kapıldığın beklentilerin hiçbirini yapmaya gücün yetmiyor, her geçen gün ya çocuklardan biri üretmekten uzaklaşıyor, ya da toprağını terk edip kent kalabalığının arasına karışıyorsun! Peki, köylü/ çiftçi ekmeyecek, üretim olmayacak; ya sonra?
***
Sosyal medya “kirli bilgilerin” bolca yer aldığı bir platform olduğunca; çok güzel, yerinde, pek akla gelmeyecek, üstelik bakış açısına katkısı olacak paylaşımlara da tanık olmak olası! Buğday taban fiyatının sosyal medyada açıklanmasının ardından, “rezillik, aç mı kalalım, o denli de olmaz, artık toprağı ekmeyeceğim, bize yazık değil mi” benzeri alışık oluğumuzdan ayrı bir paylaşım daha vardı! Daha önce duyanlar olmuş olabilir, ancak yeni duyduğum için önemsedim! Şöyle diyordu:
“Sayın bakan. Tarım alanlarının arsaya dönüşmesi için lütfen bir kanun çıkarın hem arsa fiyatları düşer hem de çiftçiliği boş yere bırakmamış oluruz.” Üretici, toprağını parselleyip satacak duruma getirildiyse, üretici yıllardır yaşadığı kısır döngü içerisinden çıkabilmek için bu sözleri söyleme gereksinimi duyuyorsa “şapkaları” öne çıkarıp düşünmek gerekmez mi?
***
Salt ülkemiz için değil, dünyanın neresinde yaşamınızı sürdürürseniz sürdürün, tarımla hayvancılığın yapılabildiği yerler özel koruma altına alınmadıkça, buraya emek harcayanlar, o toprağı/ o hayvancılığı iş edinenlere gereken özen gösterilmedikçe insanlığa “en büyük” kötülük edilmiş sayılır!
İnsanlara teknolojinin ürettiği cep telefonunu yedirip doyuramazsınız, uzay araçlarını da, savaş uçaklarını/ mermileri de… Onun için ekim alanlarının da, oralara ekilecek ürünlerin de, bunlarla uğraşanların da her şeyden çok var olmalarının/ işlerini severek yapmalarının gereği var; unutulmasın!