‘Keşifler, gözlemler sonucunda oluşan bilgi uygarlığın en önemli dayanaklarından biri olması nedeniyle paylaşılmalıdır’ diyor ,Lester S. King…
Yine bir Çin atasözü ‘bilgi’ üzerine ‘birer elmamız olsa, elmalarımızı birbirimize versek, yine birer elmamız olur. Birer bilgimiz olsa, bilgilerimizi birbirimize söylesek, ikişer bilgimiz olurdu’ diyor.
Bilgi, kuramsal olarak ele alınırken ‘sorunun görülmesi, tanımlanması, çözüm yollarının aranması, çözüm önerilerinin gözlemlenmesi, verilerin toplanması, en son da karar verme aşaması’ olarak ele alınır.
Bilgiye ulaşmak için ‘araştırma konusu olan olguların saptanması, sınıflanması, gözlem, deney, ölçme araçları’ ilk aşamada ele alınır.
***
Yukarıdaki alıntıları yapmadan önce, ‘acaba yaşananları, yaşanan yeri, yaşanan bize kattıklarını-aldıklarını, yüzümüzü yalayan soğuğu, içimize çektiğimiz havayı, ayak burkulmamızda ki acıyı, dün söylenenleri, bildiklerimizin çark edişlerini’ gözlemleme yeteneğimizi düşündüm.
Bu ülkenin, bu kentin ilkyaz havasını, kömür kokan kirliliğini, imarın betonlaşmakla eşleştiğini, işsizliğini, vitrinlerin dışında kalan yoksulluğu hep birlikte yaşıyoruz.
Yaz da, kış da sıcağı, soğuğu birlikte…
Sokakta gördüğümüz işinden uzaklaştırılmış, ya da bugüne değin bir sürekli işte çalışma olanağı bulamamış, ya da yıllarını okul sıralarında geçirmesine karşın üniversite mezunu bile olması çalışmasının önünü açmamış yüzlerce insan geçiyor aramızdan; yüzlercesinin arsından geçiyoruz!
Bu ülkenin, yaşadığımız bu kentin sorunları…
Hepsiyle iç içeyiz, yan yanayız, eleleyiz, göz gözeyiz; bu kadar ama…
***
Şöyle sorayım: bu ülkenin, bu kentin sorunlarını ‘biliyor’ muyuz?
Yaşadıklarımızın, gözlemlerimizin sonucu olarak yan başımızdaki, her an havasını soluduğumuz, yurttaşlarıyla aynı sokağını-kaldırımını paylaştığımız, yağmurunda ıslandığımız, kömür kirliliğini ciğerimize çektiğimiz, Şehir Hastanesi dramını yaşadığımız bu kentin, Adana’nın yaşayanlarıyız ya…
Öyleyse ‘sorunu’ çözmek kolay…
İşsizliği, hava kirliliğini, düzensizliği, doğa katliamını…
Peki, ‘tüm’ bunlara neden olanları, ‘tüm’ bunları bu ülkenin-kentin üzerine abandıran ‘neden’ de biliyor muyuz?
İşte o zaman çözüm yolu vardır sorunların…
Hırsların değil!
ONUR
İnsan yaşamı söz konusu olduğunda hep donup kalırım. Bir insanın yaşamına ‘hırs yüklü’ saplantılarla, adına da ‘karar’ denerek namlu doğrultulmasını ‘haklı’ çıkaracak bir gelişme düşünemiyorum!