Ben hep şunu düşünürüm:
Çocukluğumuzda salpa, avurtları çökmüşlüğü bırakın; hafiften eti ele gelmeyenlere, 'kötülenmişsin' gözüyle bakılırdı!
İlle de bir yanlarından, biraz ‘fazlalıkların’ olacak!
Tuttun mu 'çimdiklenecek' bir yerlerin bulunabilecek!
Elbette sarkık, çuvallamış, dağılmış bir vücut yapısı değil ama ne bileyim işte, biraz da kilo olacak!
Şimdi her şey yasaklar üzerine kurgulu...
Ben bunu ne anlıyorum, ne de her yiyeceğe 'bir şeyler söyleme' konusuna uymayı doğru buluyorum!
Şunu yeme!
Şunu içme!
Şu kadar yaşa!
Yemek, içmek için yaşa; oldu ya!
Tuz yeme, şeker yeme, un yeme, sigara içme...
Yat kalk ot ye!
***
Şunu derim:
Yaşamak için, ‘dinç’ olmak için yemek zorundasın arkadaşım.
Onu da yiyeceksin, bunu da içeceksin.
Bir şeyleri kendine yasaklamak yerine, 'tadında bırakmayı' başarmalısın!
Var olan tatları yaşamadıkça, yaşamışta sayılmazsın...
***
Bakın şimdi bir haber, aslında ‘bir başka birşey’; haber de değil.
Başlık şu:
Kadında erkek tipi göbeklenme tehlikesi...
Yağ biriktirecek besinleri acımasızca alıp, sonra da yan gelip yatılırsa, sonra da üç adımlık yollar bile motorlarla sağlanırsa; olacağı erkek için de, kadın için de budur!
Başka ne beklenir?
Önlemler sıralanmış yazının altına...
Akşamları şarap içilecek, o da buz ile soda eklenerek...
Akşam geç saatlere kadar, bir de öğle saatlerinde alkol alınmayacak!
Yemekler hafif olacak, yemek sonraları yürünecek.
Karpuz, üzüm, incir gibi tatlı meyveler az yenecek.Sıkça bol su içilecek.
Uykusuz kalınmayacak listede yemekten başka her şey var...
***
Çevrenize bakın bir; büyüklerimizin deyimiyle 'kupkuru' yüzlü insanları görünce 'iyisin, kilolarını atmışsın, göbek de yok, oh ne güzel birşey de yemiyorsun, bir dilim ekmekle akşam ediyorsun, yürümüyor-arabanla geziyorsun, ne mutlu sana' kültürünün yaygınlaştırılmaya çalıştırıldığını görürsünüz…
Üç günlük dünya
Durmasını bilerek ye arkadaşım.
Gez toz en önemlisi;
Topuksuz ayakkabılarla.
Yememeyi-içmemeyi
Takma kafaya...